Mavisusarak ve serseri ilhamlar eşliğinde yeni bir şiire tutunarak beddua dilden adımı düşürdüm adımda ağrılı ayaklar/ adamlar... -şimdi ne geceyim ne de gecede hilal ölen bir kentin bağrında selamsız duran rüzgarım- her şey uzaktayken her şey kar’ken askıda yaşayan bütün anıları acının duvarından ölüme eğdim an geldi deli rüzgar kendimi yok saydı gitti başımdan kendi cehennemine karagözlü günahlarım ki, baksam arkama bela çiçeğim bakmasam hiçbir şeyim söyleyin cin gölgelerde dövüşen düş’lere cinnetsiz hüzünüm gecenin kapılarında sadece tüy gibi sadece sis gibi geçerim geçmişin karanlığından umut kalk gün bitince uyanık uykulardan gidelim içimdeki soluk soluğa aşkı onarsın sahibim aşk bir kolumda çocukluğum bir kolumda akşamlığım uyandırmadan o büyük yalnızlığı kaçalım ve gecenin adını silerek yasak sevişmelerden kaçalım yağmurdan gizlenircesine suskun saatlere... bu sabah hiç kullanılmamış asmin’lerle gireceğim beyaz bir yolculuğa hiç keşfedilmemiş yüzler çizeceğim kaldırımlara bahar sancılı şarkılarda bilmesin dünü ve günü bilmesin fotoğraflarımı çığlıklar bende kilitli kalsın nasılsa hibir şeyim vaadlerin ellerinden toprağa düştüm sonra susarak ve yeni bir şiire dirilerek adımı hatırladım adım sahralarda dolaşan mavi ....... |