Nakışbiraz da yol’a düşmenin bozkırıdır kızgın çan’ın sevda türküsü ikindi güneşlerinin yapraklı nakışında gurbet hüzün sabır hasretlerinin gül yüzü ve sessizliği sarıya çalan çiçek tozlarının gölgesinde şairler ve şiirler şarabın ve ölümün ağlayan buhuru yaşama.. aynada suda,havada tepeler bir ceylan gibi bakarken Bir düş ,kuyusuna uykusunu bırakırken çöl aynı renkle şemşiye açar ki,yürümek kuşların sesiyle usul usul kekeme dokunuşların bakır ufkunda bir çocuk kadar özlemek rüzgarlı saçları,kendimi ve ay çağıltısını.. dünyanın suretine ağaran ağaçlar uçurum yağmuru göç sızan odalara ateşler içinde güz buğusunun yeşil çatlatan kokusu ıssızlığın su uyanışı omuzlar kül ağzında güne bakan dilimizde şehir ayağımızda toprak kim ne söylerse söylesin uzanabilir sabahlı bir çiçek kadife kollarıyla Bazen sessiz acının kıvrımında bulut ağır ağır inerken kendine kuş olan zamanın elleri titrer ve tohumları duvarların gürbüz bahara aşkı emzirir sıyrılıp gelirken tül susmalı ve dinlemeli ay’ı her gece selam savururken yaralı bir demi saklamalı zaman dilime.. ..... |
yangını yüreğimizde tınılar
Neşet baba mirasdir bizim ellere
özlemek bir çocuk kadar
uzaklardan baka kalmak dünlere
sıcağında kavrulup
poyrazında savrulmak
iç kıyımı sızılara tutunup
suskun gecelerde kendini aramak...
ve narçiçeği bir mevsimde
niyazların kabulu için
şiirlere tutunmak...
teşekkürler şair
günümüze düşürdüğünüz şiir güzelli için