'it gibi'it idim, itildim kahve ağzıyla tekmeler yemekten usanıp yoruldum da acı hissetmem değildi önemli olan her bir oturağın perdesi ayaklara sarıldım bu sefer vurmayın diye yine vurur korkusuyla yaklaşırken sevdi beni bir el, beklemiyordum gecenin bilmem kaçı, anlamam saatlerden saatlere göre iş çevirenlerden namı diğer insan müptezelinden bir el sevdi beni, okşadı başımı, ve annemden beri sevilmemiş yanağımı ağlayasım geldi, it gibi utandım az bir ara hırladım dönüp arkama ürkek gözlerle korkuttum mu diye onu bakındım bir ses geldi, benim arkadaşlar havlıyorlar yerli yersiz her gece müsaadenizle ben de havlayacağım size kısaca hikayemden bahsedip daha fazla rahatsızlık vermeden kumların arasına inip sıcak bir taş arayacağım malum sebeplerden yalnızlığı siz, insanlara anlatmak güç gelse de kendime sarılıp donduğum geceleri rüyalarımda yediğim sayısız tekmeyi kokusuna aşık olup kapısına gittiğim çok geçmeden kovulurken yeniden bir umut hüzünlü gözlerle bakıp ’neydi sahi o’, sizin lügatınızca müzeyyen harflerle büyüyüp, genişleyen kalp dediğiniz yer de yeşerip dil dediğiniz nesne de beliren ben, sizin kadar olmasa da bilirim mesela en çok annemi özlerim hayattan kalan diğer kardeşim gibi ölenler için pek yas tuttuğum söylenemez anne deyince ürperirim annemi bir araba kazasında kaybettim çocuktum, çok küçüktüm her biriniz için sevimliydim de ancak annemi geri getirmiyordu sevginiz sizin o inanıp üzerine nice dil döktüğünüz sevgi, şeytanın bir dersiydi yalnızca havlarız, hırlarız, korkutucu bile oluruz fakat sizin kadar hiç olmadık eğer Tanrı, bir şans verip insan yapsaydı beni aynı gün dönmek isterdim serseri itliğe yine de sevildiğimi sanıp beni okşayan ele saygı duyuyorum benim kadar yalnızlığına, itlik gibi olmasa da itilmiş yanına konuşamıyorum belki ama anlarım gözlerinizden anlarım üzülmelerinizi sesinize yaslarım ürkek hırıltılarımı çok yakındır uykuya dalmadan ağlamam gideceğini biliyorum az sonra o yüzden hiç zahmet etme, önce ben gideyim az havlayıp, arkadaşlara bi görüneyim sizin dilinizce diyeyim anlarsın ’sevdim seni arkadaşım’ başka bedenlere ait de olsak derdini az çok anlarım elin dert görmesin okşayıp sevdin o kadar şimdi, ben gelip yanına seveyim desem seni buna rıza göstermezsin o yüzden hiç uzatmadan bektaşi selamını verip gideyim ha, unutmadan yalnızız diye acındırma kendini sakın aldatıcı sözlere kaptırma sevgini ellerini, gözlerini, dudaklarını öpmeyecek kimseye verme kalbini şimdi gidiyorsam itliğime ver gece bizim gibi olanların nasıl olsa utanmadan havla, hırla bağır bedenini taşlayan nesneyi dünya onunla öğrenmedi dönmeyi ’sen’, dönüp dolaşıp bir gün yine uğrarsan bu arkadaşının yanına itliğine değil, adamlığına ağlayalım sen it gibi ağla, ben de sen gibi her şey burada başlamış ve bitmiş gibi. |