Dul suskunluklaracının şehvetindeki yüz dindir gözlerimi çizgilerindeki kırıntılar büyük kayboluş şuramın ayazlı demiri .... bakışlarındaki rahatlığın alnıma bulutlanan atlası kaç kuşu birden uçurur korkunun yemini dikerken çiğ tanesi izler gökyüzü susar gizlerin dumanlı yolu bana bir uçurum ver dilimin altında harflerin yaralı belleği vakit sarmaşığı boşluk cin bakışlı gözlerin heykel duruşları gülüşlerim sarkar açlığa çöl ırmakları geçer unutulmuş mevsimlerden taşınan pörsük umutlar aşk’a seğirir sözlerimin arasından seken ışık kiminin dokunuşlarına yansır dudağımda karanlık düğüm en köklü yolculukların kızıl tenli sessizliği bıçak yüzlü ayrıntılar kınıma hüzün biriken düş vakitleri... ellerimle tararım ölümü uyandırılmış buğdayları ve sayıklayan masalları ki çocuk telaşlı yüreklerin kar beyazında siyah kime değse büyür kırılır aklım vurgun saatlerin ağrısında mor ayazlı sevgiler alaz sabahlara çıkmaz tırnakları kesili anılar soğur üvey masumiyette kızgın resimler ürkek ağaçların kırılgan dallarında alıngan bir çocuğum ben kendimi kaybederim herkeste tut ellerimden kasvet kesilmiş ufuk yılkı gölgeleri yüzümde kara uyku izini sürüp kırlanğıçların kaybolalım uzak iklimlere coşkularımız acıyı tekmelesin bir kadının ağzında sevda kan mırıldanır düşmeden dilimize çığlık duyulmayan seslerle gidelim herşey bu kentin sokaklarında kısacık suskunluklarla dul kalsın kör kuyulara yürüsün yalnızlık tut ellerimden üstümüzde gün doğumları bir çobanın yanık kavalında şair elleri intiharsız hayata serpilelim ..... |
Duygulara biteviye misfirperverlik...
Söylenmese de sayıldı hüzünler, tastamamdı...
Çok saygımla.