UZAKLARIN YALNIZLIĞI
Günlere takılı kalmış
yarını zikrederken uzakların yalnızlığı. Sakince bekler, tandır alevinin gölgesindeki iki katlı yatağı. Sessizliği izlerken her yağmur sonunda birikir hüznün sağanağı, Gecenin katran renkli mateminde beliriverir onun tek sığınağı! Yokuşa esir hayaller, süzülüyor bir özlemin ihtiyar gölgesinde. Hüznün girdabı çoğalıyor tebessümlerin kuruduğu çehresinde. Maviliklere sakladığı sevdasını hissediyor her bir zerresinde. Yakamozlar beliriyor , kanadının kırıldığı evlerin çevresinde. Rüzgarın efsunlu uğultusunda duyuluyor huzurun ayak sesleri . Şeker kamışları toplanırken açıveriyor birden sevda çiçekleri. Maviliklerde bir parıltı yeşerir ve kaybolur karanlık , geceleri. Yalçın dağların gölgesinde salınıyor umudun o dimdik neferleri... Boğuluyor gözlerdeki katreler sensizliğin yükselen ağıtlarında... Takvim yapraklarını eskiten ceplerim sökülüyor o bakışlarında. Gezinmek istiyorum kader ağının oltalarla dolu kıyılarında. Soluyorum dolunayın yalnızlığında, gün batımının ortalarında... Yağmurları kurutuyor zamanı saklayan sarmaşıklardaki uğultu . Yükseliyor kasvet kokan sokakların taşlarından, hüznün esmer bulutu. Zehrini damıtıyor koca kapıların ardında, sinendeki bu kuytu . Setrediyor gözyaşlarımı, toprağın bağrında filizlenen o avuntu ... Uyanıyorum aydınlığın ortasından, gecenin soğuk dehlizlerine. Kelepçeler takılıyor saydamlaşmış sözcüklerime, ve de gözlerine. Yanıyor özlem meşaleleri , zikredilen isminin son hecelerine. Tenindeki kıymıklar acı veriyor gölgede bekleyen senelerine. Halılar toplanmış seyreder, yarına yükselen rutubetin sancısını. İletir gri duvarlar levh-i mahfuzdan, soğuk selamın sessiz salasını. Hüzne boyalı kalpler sandıkların diplerinde bulur eksik parçasını. Çorak diyarların sersefil yağmurları, bekler vuslatın bir damlasını ... Çaresizliğin kumaşı sökülmüş elimde düğümleriyle beklemekte. Sessizliğin taştığı evlerde sıralanmış bedenler her an erimekte... Zamana mühürlenmiş gözlerim cemrelerin uyanışını seyretmekte . Bilinmezliğin cereyanı şimdilerde koşarak şarkılar söylemekte. Çözülüyor telefon ahizesinin dibinde sükuta boyalı diller. Duyunca birden saklı tınıyı doluyor yeşile susayan esir gözler... Sararmış çehrelerin kavsinden akan gözyaşlarına yetmiyor mendiller. Tozlu merdivenlerden iniyorlar şimdi uzaklardaki saklı inciler ... ZEYNEP SENA DOĞANTEKİN |