GİRDAPTA BOĞULAN BİR MESELEŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Her ikindi güneşi sonrasında penceremde bekleyen, dinlenip nefes alan. Gözlerime bakmaktan korkmayan ve hoş sohbeti ile beni uzaklara götüren bir güvercinin ilhamıyla...
sevgilerimle.
Neden sana hüznün siyah perçemini,
Yol ortasında ezilen umutların en sersemini, Yalanların sıcağında eriyen tebessümlerimi, İnanmanın maviliğinde çürüyen hislerimi, Kim neden emanet etmiş? Tutsak bir kişiliğe, Hem de bilinmezliğin sessizliğinde, Anlayamadım... Neden duyabiliyorum artık, Sana yakın olup nefret kokan toprakların sesini, Satır aralarına yerleşen ayrılıkların sebebini, Dökülen sarı yaprakların ahını ve de özlemini, Düşüncelerin bedenimi saran küflenmiş nefesini, Nasıl, nerede duyabiliyorum? Hem de işitmekten vazgeçen bir benliğimle... Bilemiyorum. Neden saklanıyorum kendimden? Kitapları okumaktan vazgeçen davacı gözlerimden, Ruhumu kabzeden sonsuz kalbin emanetlerinden, Güneşe yetişemeyen çiçeklere aşık ellerimden, Kaç zamandır saklanıyorum. Hem de penceremdeki emanet hâlâ beklerken, Bana yabancı neresi varsa, oraya Kaçıyorum. Ayağı kırık beyaz bir güvercin seninle değilim, Uçsana artık penceremden. Güneşi kaybettim bulamıyorum sen varken. Ruhum sancılara teslim sen bakarken, İnan ki yok oluyorum, Pencere pervazında gölgen var olurken... Yuvan hemen arkadaki ağaçta asılı. Rüzgar dağıtmadı tütün kokan yuvanı. Bekleme sen de bırak kanatlarını. Bırak süzülsün gökyüzünün denizinde, Karışsın bulutların beyaz tenine, Kırmaya korktuğum kalbinin umutları... ZEYNEP SENA DOĞANTEKİN |
Kalemine sağlık.