128 Milyar Dolarlık ŞiirÖrtün geceyi örtün elektrik direklerini sokak lambalarını Yüksek kulelerin üzerlerini köprüleri ve sesi size her benzemeyenin ağzını, Yerli ve acayip milli kaplumbağalar pudra şekeri çekerken hisli mi hisli tavşanlar ustalık eserlerine doğru depara kalktı kanal pissingtanbul 128 milyar milyon sen bilmem kaç milyonu ne yaptın diye tartışırken yahut tartışamazken. Şarkılar söylüyorum sana nükleer sağanakları eşliğinde yok olacak bu dünya Tanrıdan kıyamet bekleme sesim kötü ama olabildiğine sen ciğerlerime dolan hava Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca diyen Didem hanımın gülleri gülüşüne yaslanıyor senin Ben aşktan çok şey anlarım matmazel Didem hanımı güzel sevemeyenler utansın Ben sana mecburum diyen İlhan beyin kimin adını aklında mıh gibi tuttuğunu bilmem ilgilenmemde böyle şeylerle içim elbet ısınır içinde bu bana yeter bu dünyayı sevmeye bile yeter Küçük şeylerle mutlu olmam işime gelmez senli şeylerle mutlu olurum Şiirin delikli ve geçimsiz yerinde bol iç çekişli bir öğle vakti hiç tutulmamış bir farzı bozmak için tutarım orucu görsem tanırım seni duysam tanırım seni ah ne görmek ne duymak koklasam tanırım seni hele birde öpersem ezberlerim ezberim iyidir uzat ağzını. Hayyam söyleye durur hiçliği Tarihin ilk nihilisti şu üç beş yedi yüz yirmi sekiz milyar dolarlık dünyada Dağılırken alem birbirine karışırken renkler iyi veyahut kötü yoktur Sadece kötüler ve kötülüğün dölleri akar çarpık zihinli Havvaların rahimlerine Etrafıma baktım tam yüz yirmi sekiz kere nefesi kirlenmemiş çocuk dahi kalmamış. Şiirin şirin evladı değilim zaten şiirde bir cinsel uzuv değil zanneden ve sokacak yer arayan hücreleriyle oynasın güzellik lekelidir zorla olmaz zorlamasan olmaz ol deyince olur mu bilmem. Yuvarlanıyor bir şeylerin çehresi ruhumu katıyorum corona testlerine Uçurtmasın sen mısın diye sormuyorum bildiğimi okumayı seviyorum Kucak dolusu bir armağandır gece ve sen tüm armağanların açıldığı yerde gülüşümde. Durmadan dönüşen devrilen değişen ve dönekleşen bu devranda ölümlü arzularımın tam ortasında tin den töze dönüşürken etim Gülmek ve tebessüm etmek arasındaki o ince ama büyük farkı hissedip yolu uzatmak için ayak sürüdüğüm ilk gün gibi Sen Silah mısın Kan mısın diye sormuyorum Senin için buraya biraz tuz biraz şeker ve ellerimi ve ağzımı ve şiiri bırakıyorum durup dururken en olmadık yerde aklına geleyim geleyim ki ısınsın gülüşünle iklim bu sene iyi kış yaptı yüz yirmi sekiz milyar dolarım yok ki yakıp ısınayım... |