MÜLGAAçılan bir kapıydı önümde duran, Tam değersiz hissettiğim andaydı. Düğmem kopmuştu mesela, Reflekslerim yavaşlamıştı. Saat geç olmalıydı muhtemel, Kibir denen mafsal yüreğime açılmıştı. Kibri gördükçe uzaklaştım. Bir el uzandı inceden. Saklı konuşmalar vardı cebimde, Gönlümde değillerdi, Manasından uzak birkaç kelime etmiştim. Boğazımı sıkıyordu, Bir telefon konuşması. Bir yığın ayrılık vardı mesela elimin gölgesinde, Hayallerimde yırtık bir uçurtma. Öfkeyle bir hücrede, Seneler geçirdikten sonra, Bu hale gelmiştim. İnsan insana aynadır belli ki. Oturup bir manzaraya karşı, Hicreti düşünen suretler geldi aklıma. Bir resim koyulacaktı önüme, Ve sadece kader denilecekti, Biliyordum. Bir güneş kıvrılıp gönlüme yerleşirdi. Kar yağardı oysa, Ellerim üşüyorken göğsümde bir sıcaklık olurdu. Şimdi uzun bir tren çığlığına benzer sesiyle Kıpkırmızı doğuyor ayrılık. Benim ismime bir mahlas bulmaksa gaye, Aşkın kibrinde ezilmiş halimi gör. Vurdukça dağıldı dermanım, Sustukça kanadı yaralarım. Sence ayrılık mı daha büyük eziyet verir, Senle bir gökkuşağını parçalamak mı? Kendime dair ne varsa, Mülga sayılı bir çırpınıştı senin için. Tedavülden kalkmış bir alışverişti benimkisi. Bazen sonuçlarla kalmak, Daha mantıklı geliyor. Oturup bir tanrıçayı ikna etmek, Bir kulun işi değildi nasılsa. Sen hiç pembe davalarını, Benim siyah inleyişime benzettin mi. Ben bir asfalttan kazındım. Elime rengimi verdiler, Boyandım. Açılan bir sahraydı önümde, sevgili Çok susadığım bir andı. Avuçlarımı götürüp suya kanmak istedim. Bilseydim bileklerimin kesileceğini, Kendi kanımı içer Susardım. Ahmet Serdar OĞUZ / TOKAT |
Güzel bir şiirdi, beğeniyle okudum. Nice güzel şiirlere diyor, Şair arkadaşımı, içtenlikle KUTLUYORUM...