Nabızdemdir çekilir ney ıslığıyla kendime nabzın basamağında ışıklı sessizliğin bestesi bir bakıştan bir duruşa kundaklarken duvarları bağdaş kurmuş uçurumların gümüş gölgeli odaları güvercinlerle dağılır umuda.. çoğalır yaprak düşümüne sesimin ağaçlı şiiri harmanında mısra buğusu susmanın endamlı ucu.. ikindilerin rüzgar dokusuyla kımıldanan menzil gül açar karanlığın deliliğine kervanında sabır pervazları tutuşurken kum,rengini boyar ruhumun tenine gerdanında çiçeğiyle dağ başlı pencerelerle özlerim kendime anlattığım güneşin düş tohumlu doğumunu yüzümün ıslağı boşlukları dolan b/ağ göz kıyısına uyanan kaldırımlar ayna hafızası parmakuçlarıma gece yıldızını bırakır ben uçurtmalı tepeleri yüreğimle... içimin denizinde yollar sahrasına saklarken dilimi karanlığı sularım demdir kuyuların ıslak çemberinde durmadan büyür içimde bir çocuk maviye yer ayırdığım kollarına.. .... |
Her gün ..
Her an, her saniye büyümeye devam eden içimizdeki çocuk dünyasının en gizli fısıltılarını, en heyecanlı tekmelerini az da olsa şiirin rahminde duyabiliyoruz.
Ben de herkes gibi.ara ara saatimin zilini seksenlere/yetmişlere doğru kurar, mazinin rüzgârına kapılarak sık sık çocukluk günlerine gidenlerdenim.Keske hep çocukluk yıllarına geri dönmenin bir yolu olsaydı da sonra hep orada kalsaydık.
Şimdilerde çocukluğumuzun üstüne gökdelenler oturmuş, hatıralar nefes almakta zorlanır zorlanır hâle geldiler.
Şairlerin şiirlerinde çoğu zaman kendi hayatlarından izler taşır Kişilik olgusuyla kısmen de olsa doğru orantılıdır bu izler. Bu bağlamda şiirin yapısı organik bağıyla ilişkisini hiç kesmez.
Şairler, hayâl denizindeki yolculuğuna başlamadan önce ; aklın bir köşesinde her zaman yer bulan duyguları, anıları, yaşantılarına dokunan acıları çok etkilendiği bir olayı , kırgınlıkları mutlaka yoklar, onlardan bir icazet almadan binmezmiş o gemiye.Karar kıldığı vakit biraz uzun, biraz heyecanlı, biraz da hüzünlü bir sefere başlar.Ne kadar hatırlatsak ta bazen nabzımız normalin üstünde atmaya başlar.Sonra düşünceler sözcükleri birer birer etkisi altına altına almaya başlar.
Sonra da yavaş yavaş oluşan algılar..
ve şirin damarında düzenini bozmadan atan nabızlar.
ve nabız;
ahengiyle, sesiyle, i mgesel güzellikleriyle şekillenip tören alanından geçerken ayağa kalkarak selam durdurdu bize de.
Şiirdeki zerafetin en önemli etkeni şairin sözcükleri derleyip toplamadaki hassas duygusu ve edebi mühendisliği yapısı yine göze batan önemli unsurlardan.
/
Şiirin kolonları sağlam olunca üstüne kat kat oturtulan ögeler de, ögelerin iç yapısı da bir o kadar sağlam ve çarpıcı oluyor.
En güçlü sarsıntılara ve fırtınalara, dahası zamana karşı onurluca direnerek dayanıklı hâle geliyor.Yani tarihi bir eser gibi yıllandıkça yeni bir boyut kazanıyor.
Şairimiz kelimelerin nerde nasıl oturacağını çok iyi biliyor.Yeni yeni meâller kazanırken aĺışıla gelen kalıplar birer birer yıkarken kalem tutuşu da yeni bir mimari tarza dönüşüyor.
Asla ben yazdım oldu bitti, şiir oldu havasına girmeyen sanatsal künyesiyle yazdığı şiirlerini bir de okuyucu gözüyle okur, göze batan herhangi bir husus varsa yeniden k'özden geçerir sonra görücüye çıkarırTesbih şairimiz şiirlerini.
Tabiri câizse kazıya kazıya gelir hep.Bulduğu materyallere duygusunu ve kendi kültürünü de katarak böylesi güzel şiirler örer işte..Şiirdeki önsezileri bağırmadan çıarıyor ortaya.Gürültü yapmaya, ana temayı ürkütüp kaçırmaya hiç gerek yok düsturuyla hareket ederek bu hususta kendi dilini de , stilini de ayrıcalıklı kılmış oluyor.
Tesbihce idi yine,
ruhumuza ritmini hatırlatan
..nicesine
..tebessümle hep.