Güç doğdu güneşgüç doğdu güneş, yırttı kızıllığı dev camın arkasından irileşti evlerin sisli görüntüsü kuş sesleri doluştu sisli sokağa uykuyu bırakıp yola koyuldu işçiler ben sokakları beyaza boyayan badanacı şiire gerekir diye mi duydum kuş seslerini yaklaşmak için içimde açan tomurcuk gibi büyüyen insan sesine güneş eliyle yırtmak istedim köhne varlığı kaç dağ aştım bir duman sanki ağızlarından çıkan nefes kimse görmeden daldaki serçeleri yürüyüp gidiyorlar hızlı hızlı sorarım nasıl yürüyüş bu, elleri cepte özgürler mi bir devin cebinde mi cepleri sorgun bile isyan sayılır görmedin mi nasıl koşar kemiğe köpekler sen özlerken apaydın bir dünyayı düşünürler eteğinin altında ne var işte gözü kamaştıran güneş doğdu iş başında işçiler makinede ezilen ölü işçide sonsuz uykuda mezarı delip giremeyen güneş sen güneş misin be bir göz boyayıcısın yalnız tutsaklara ulaşamayan tımarhanelik yaptığın insanlar da yürüyordu elleri cebinde sabahın ayazında sigara dumanı gibi nefesleri devin ellerinden büyüktü uyuklayan dev mi ağzını kulaklarına dek gerip yolumuza bakan duvarın karınca oyuğunda halk, halk mı yoksa coplanan kıskıvrak bağlanıp ne renk olursa olsun halk köstebek yuvasına sığınıp dikensiz bir yol arayan ağaçlar kuru kımıltısız duruyor bak gökyüzünde uçları ay eski bir parıltı eskimiş pantolon dizleri ayaklarında soğukkuyu topa tepiyor çocuklar yolda kırmızı bir traktör geçiyor yanlarından ayağa kaldırıp tozları toz yutan kim kol kola giriyor sayrı yüzlü karı koca kim görür yüreğimizi yüreğimiz tepilen top sağlık ocağı kapılarında yerde görünen ışıltılar sümüklü böcek izi mi? yoksa halk mı? 07. 09. 2012 / Nazik Gülünay |