Sandal Ağacı
şehrin boğuk sesleri rüyalardan olmalı
gecenin jilet kollarını esmer bir çocuk bir arabanın camına yansıyarak anlatmıştı neon umutları saklayacak zulası yok kimsenin Ve bir kavramdan ötekine yüreklerimiz mürekkep lekesi bozkırda bir tilkiye ah demek günahtır gözyaşını havanın nemine ekliyorum öyle eksik kuraklığından mıdır bilmem içimin ağacı anlattığın kadar yeşili bilirim ikna etsem yakalayacağım ikimizin gölgesini sudan susmayı her yolun varacağı yoksun havzaları işittim bütün yağmurlar beşiğini sallar denizin Sen; dalgaların getirdiği çöl çiçeğisin özsuyunda akar adı sandal ağacı suçlar rahmet kokar bağışlamanın nefesinde her ışığa bakamaz insan bazısı ölüm kadar sessiz ve içten ruhumu bir çölde bıraktım kimseler inanmıyor Ben, ben değilim.. |
Şiir, en çok da kendimizi bir şekilde ifade etmek değil midir? Hatta, kelimelerin dua etmesi gibi gelir bana bazen. Düşünsenize bir kelime bir harf kendini anlatmak için adeta kıvranıyor, şiirleşiyor.
İnsan bilir ve öyle inanır ki, dilden dökülemeyenler ve kalpten dökülmekte ısrarcı olan hisler şiir olur çıkar karşımıza. Bu yüzden en çok da duygunun temel göstergesinden biridir ya şiir.
Ne güzeldir ki, hislerinizin dışa vurumu böyle şiirleşiyor ve bizler de okuyabiliyoruz.
Sevgi ve selamla,