...El değilmiş sulardan Düşler ve kuşlarla dönen Gölgemdeki yalnızlığın dağılan saçları Sustukça büyüyen çığlığın ışığında rüzgarını koyup giden ölüm kırılıyorsa Gözlerimin çanağında kent yumuluşu Yürüdüğüm denizler/ Üşüyen takvim Ve Gecenin göğsünde düş ağıtlı kuyular kendime yürüyen Tam içindeyim Yağmura gülüyorum Sığmayınca bir çocuğun yarasına Bahara gül açacak uçurumlar gibi en derinlere iniyorum Seslere çarptıkça yüzüme yerleşen kalabalık Şey/ Rengi neydi mevsimin hatırlamıyorum ... |
kalabalıkların mevsimlerden izler taşımadığı zamanlardan geçince insan,
kendi baharlarını kendi mi yaratıyor ne
ve ne yazık
o baharlara hep " ilk" bahar adını koyamamışlığımız...
eyvallah.