'snooty'
etkilendim
bazen benim de karıştırdığım oluyor günü geceyi sevgiyi nefreti siyahı ve de tabii beyazı küçük bir kadının ellerine bakıyoruz beraber bana tırnaklarını gösteriyor tırnakları düzgün kesildiği için mutlu insanlar tanıyorum doğru notalara basıp ilk la sol fa’yı çıkaran bir çocuk gibi yarının piyanisti bu küçük insan sözler yıllardan ağır hangisi daha komik? acı bir tutam tuz kadar yarada durmalı insanların adları yüzleri gibi unutulmamalı ki kirli bir eldiven olmadığı anlaşılsın tutulan eller parmak boğumlarında beyaz bir gelin bugün de beraber anasını boğup, Sade’nin cennetinde demlenip buradan gitmeli hiç olmadığı kadar güzel omuzlardan şarap içmeyi bize böyle gecelerde öğretmeli tutku dolu göğüsler miydi yoksa çekilen derin bir nefes miydi bir dal kağıt siyah için mürekkep töresinde bitene kadar susulan trend orospuluktur çağın lügatında ne ırkı var bunun ne de farklı kromozomunu kan akar yalnızca gözlerinden utancından kuruyacağı ana kadar yas sarısı bir tülbende işer kara sinekler karo hazzın yarısında sekizli ayrılanlar için daha iyi alışkanlıklar üretir şehir kolay olmasa gerektir bu kadar kandan kokudan, korkudan temizlenebilen esnek devlet dairelerinin karnı ağırırken sözlerinden korkuyorum küçük kadının korku insanı dinç tutar, kan cesaretli koku ise çeker bağrına elleri kocaman sarar yüzleri kalbin üzerindeki ten toprağına bir dakika saygı duruşu sonrası öpmek için yeltenir pembe sürtük titreyen elleriyle bir baba geçer sırtı kahverengi ağrılı protokol masasında gergin bakışlar daha iyi rol kesemezdi koltuğa mayalılar takvimler yüzyıllar öncesinden piramit var ederdi doksan biri dörtle çarpıp bir ekleyen mazi bir ekmeği iki eşit parçaya bölmeyen haramyedi lütfen dedi, bir daha sizi asla anmayacağım klasörler içerisinde küçük fişleri görünce ali topu atıp, ayakkabı boyamaya giderdi muhtelif zamanlarda muhterem olabilir insan bazı bazı idamlık asi, tutmadı ki elimizden efendi uygarlığın en iri deliğine sıkışan eşitlik paragirdabında birden felsefeye merak saldı zamanın belalısı, her bir şeyden anlayınca tatsız bir türlüye karar verdi şişman bir aşçı bazen karıştırıyorum bitmemiş bir aşk gibi sürüklenen etekleriyle yeni günlere kaldırıyorum özlemi çok iyi şairlerden şiirler çıkıyor çok iyi sahnelenen oyunlardan pardon bir agora taşının arkasında nefesi kesiliyor kilise duvarında uyurken papaz yaşlı köpeğin altına seriyor naylon yırtılıyor şehrin en çirkin taytı dizkapağı sinemasında su birikiyor mavi varise mora çalıncaya kadar oynuyor bakışlar alt edenin alt olduğu oyunlara kırbaçlandım meraklısı değilim bu renksiz mecranın kanı damarlarına neptün geri iterken venüs kadar kaltağı gelmemişti bu kafeye baş aşağı ne de güzel kokuyor sanat bir kuru ekmeğin mertliğine muhtaçken saltanat dokun izleri bilinen ellerinle yarama öpmeden beni bu uçurumdan aşağı atma! gerekiyorsa bir imza yeter, gerekiyorsa bu şehre daha ne kadar acıyacağım? bir fobi olarak doğmuşsun sevgi diline dilin de batsın, girsin bitmeyen metro şantiyesine sonuçta eyfel’de bir direk sen de bir direk seç beğen al, dur takayım bir dal bu da bir dilek ya dilin zehriyle engerek kıvır kıvır içine sal |
aklı yoran ve zorlayan şiir...e bir de bu karışıklığın içinde kafiyeyi tutturma çabanı da göz önünde tutarsak şiirin mi benden çekeceği var yoksa benim mi bilemedim:)
sürüncemediyiz sanki böyle birbirimizi çekiştirip duruyoruz...
neticede iyi ama hani senden beklediğim performans bu değil:)...değil diyorum çünkü senin kendine has o ucu keskin dilin var biliyorum....
sevgiyle...