'muddy'karanlıktı, çıkaramadım tam olarak ağzım acı ve küsuratlarıyla doluyken her şey karanlık ve pisti; terdi. sakin bir göl kıyısına aldanmış gözlerin yalanıdır, biliyordum da yeniden duydum: ’kirliydim, kalbim kimyasal bir atık parçası zihnim darmadağın zekamı öğüten becerikli bir bürokrasi uzunca zaman inançlarım yanılgı arzuyla yanıp tutuşan parmaklarım kaba dilim damağım dudağım kirli bir paspas nasıl da yaşıyormuşum oysa ki; hâlâ cılız bir umudun olması şaşılası! ’ yalnız, yazısı güzeldi cılız bir ses, dokunuş küçük öpüşlerle kapanmayan yaralardan geriye yalnızca güzel bir yazı kalıyor benmişim karanlık ve kuytu her şeyi mahveden yine benmişim arzuyla iyiliği ve sevgiyi kirleten değilmişim başkası, o diğer olanı uzun zamandır duymadığım heyecanları nasıl zevkle delip deşiyor umursamazlık ve böylesine o başkası olamamak oysa ben buyum; bilinen diliyle karanlığı aydınlığın geveze ahlaksızlığı sevginin jilet gibi kesemediğim için kalpleri, iz bırakamadığım için hep bir başkası olmalıymışım o hiç bilinmeyen karakteri kendimin pul kadar değer yokken ve hiçbir kol anmadığı için göğsümü sineye çekmeliymişim de, yine geç kaldım bin karanlıklar içinden bir aydınlık umuduyla yeniden yandığım güne döndüm yüzümü astarı olmayan bir ağlayış çok yakınlarda onca gün, uykusuz ardı ardına geceler elimde kalan bir kuş kafesi bir kuşum vardı, yaralı ama kanatlı bir kanadında korkuyu taşırken diğerinde umudu yük edinmişti ateş eden gözlerinden geriye sakin bir göl kıyısı yerini almış manzara her şeyi o kıyı kenarında anlatıp orada kalabilirdi her bir tereddüt fakat nasıl da susmuşum, susamışım kaderim bu, susarım, arzuyla yanarım azat etmeden önce geriye bende kalanı yine de arzuyla saatleri seyrediyordum şimdi öylesine halsiz ve haksızım ki gözleri tereddütle mavi göğe bakarken kırmızı bir kutuyu saklıyorum sıcacık içine sinmiş iki nefesi aralamak için can atıyorum bu ara yine arzuyla dolu makul bir sindiriliş içerisindeyim kamera en son beni gösterene kadar kaçamıyorum kendimden ilkeli nice kitabı sağlı sollu dağıtıverdim orta yerimde bir boşluk kalana kadar yandım arzunun dipsiz kuyusunda kirdim, bir parça idim ve ter tomurcuklarına saçıldı kaderin saçları boş kafese doldururken her bir nefeste arzuyla nefret edilen görüntümü arzuyla sarılmamış vücuduma öykündüm gündü yaşadık şükür bir gün daha eskidi, eksildi kendime olan bu özlemin hayalinden gündü konuştuk yalnız iki kelime yetti temenni için sağ olsunlarda kırıldı en çok kalp gündü bildik ne çok bilmişçesineydi sahte sözler ıslanmıyordu bile dudaklar gündü öptük arkasını dönüp baksaydı görecekti bir dağın gölgesiydi adam gündü sevmiştik tenden öte canlara can olmaktı arzu keyfine saatler çıkardılar her bir şey için şimdi geriye hissiz ve cılız bir ateşin namı kaldı birkaç vakit daha görünecek hislerim hiç yanıltmadı beni yağmur birkaç gün geç gelecekti toz tutacaktı parmaklarım yine cılız bir sesle sevilecektim kılıfına uygun bir başkası olacaktım ben; yeni bir kayıp daha niceleri gibi zaruri bir ihtiyaç gibi hatırlanırken duygusuz bir merhaba sarılacaktı merhamet tamtamları ardınca saçları hâlâ ıslak kalbimin çocuğuna güzel, bir memleket otobüsü kadar yoğun hislerle savrulurken şarampole itirazdı dik olan, bir o aşk gibi yanar masum arzunun hazzıyla karambole karanlıktım çıkamadım, kıramadım kabuğumu ağzım acı ve küsuratlarıyla doluyken kötüydüm, pis idim, ter idim alışıktım ne de olsa böylesine aşağılık bakışlara terden donmuş omuzlara bir cümle kuramayan yarım ağızlı sevgi masallarına zamanın evveli de ahiri de aynı kaldıysa tadı tuzu sana kalsın -yalnızca yazın güzeldi |
hoş geldin...özlettin kendini...