TARABYA ŞEYTANIBu iğneyle kuyu kazmak gibi bir şeydi. Ne var? Buldun mu?" diye sordu. "Yanılmıyorsam, şurası." Elimle ilerdeki bir mefruşatçıyı işaret ediyordum. Arabayı münasip bir yere çektim, ikimiz de dışarı çıktık. Apartmanın dış kapısı açıktı. Gözleri bana dikilmişti. "Senden sakın olanı temelli ediyorum " dedi. "Tabii neden olmasın ? " Dedim ama ne mümkün ? Elime kağıt tutuşturdu. "İkinci kat beş numara dedi" "İçerde canlıya dair kimse kalmayacak" Emir sert ve acımasız Belindeki silahı bana uzattı... Silah ölüm kadar soğuktu. Artık heyecan konuşuyordu. Basamakları ikişer ikişer çıktım. Zile var gücümle basıyordum. Geri dönülmez yola giriş yapmıştım. Kapıyı genç bir kadın açtı. Hafif ve lavanta kokulu sesi ile " kime baktınız Beyfendi " dedi. O an evet işte o an aşık olduğumu anladım. Hiç sesimi çıkarmadan dinliyordum Ne söyledi umrumda değildi. Omuzuna hafif dokunuşla polis misiniz ? dedi. Yüzümün sararmaya başladığını farkettim. "Ne o, korkuyor musun yoksa?" dedi içindeki Şeytan "Ne bileyim?" Şimdiye kadar bana oyun gibi geliyordu. Ama..." "Ama ne?" Yavaş yavaş toparlanıyordu. Uğradığı ilk şoku atlatmıştım. Hâlâ tedirgin ve şüpheli bakışlarla süzüyordu genç kadın beni. İçimden "öldürmeliyim canlı kalmamalı" diye geçirdim. "Biliyorum, biliyorum" diye güldü Şeytan Şeytan... "Sen işini çöz sonra Tarabya’da bir yemek yiyelim, ne dersin?" Çocuk gibi dudaklarını büzdü. Silahı ateşledi içiri girdi âdeta katliam yaptı. Kaç kişi öldüğümü saymadı. Öpüşme faslını bitirdiğinde arabanın radyosunu kurcalamaya başladım. Güzel kadın arka koltuğa oturdu. Dünya umurunda değildi. Tarabya’ya iniyorduk. Birden ona sordum. "Ne zaman evleneceğiz?" Hakkari |