7 Hilux 7 ALBAY
Bot tabanlarının alev almasına ramak kalmıştı.
Gece yürürken Zap suyuna bir hayli yaklaşmıştık. Su dizlerimize kadar geliyor ama ayak izlerini örtüyordu. Kendi kendime konuşmaktan sıkılmaya başlıyordum. Elinde taze soyulmuş ağaç kabuğundan oluşan bir boru vardı. Terkedilmiş tarlalardan ve boş köylerden geçiyorduk. Otların arasına sinerek ilerliyor, yola çıkmıyorduk Yakılmış kulübelerin uzağından geçiyorduk. Devriyelerimiz demiryolunun güneyindeki bölgeyi tarıyor. Onların izlerini arıyorlar. Hemen hemen üç yüz kişi. Hava gitgide boğucu bir hal alıyordu. Çok şükür! diye fısıldadı. Ben de sandım ki... Hareket ettikçe yaram tekrar kanamaya başladı. Sağ cebimdeki elfenerini çıkardım. Fenerin ışığında çavuşun kafasındaki yaraya çarptı. Aman çok hoş... Kanama durmuştu yine de yaraya tampon koyarak çavuşun başını sardım. Belirli noktalara diktiği nöbetçiler yerlerinde değillerdi. Ancak ortalık hâlâ çok sessizdi. Ufaktefek beklenmedik izler bularak yere çömeldim. Endişeyle kaşlarımı çattım. Çok adam. Başımı kaldırarak kuzeyi işaret ettim. Geliyorlar!!!... Yüzümün yanından akan kanlar çeneme damlıyordu. Patlama sanki kulak zarlarını deldi ve başına bir ağrı girmesine neden oldu. Elbombası çavuşun sanki bir balıkmış gibi boşaltmış. Ben diz çökmüş... Barsaklarını tekrar karnına sokmaya çalışıyordum. Çavuş... Keşke seninle birlikte yürüyebilsey..... Hakkari Çukurca 30 |