YABANGÜLÜ SAVAŞ
Cesur olduklarını biliyordu.
Yumruk veya balta sapıyla kavga etmeyi severdi. Sol eliyle direksiyonu kullanan Yabangülü. Yeşil kahverengi kamuflajı binanın içinde unutmuştu. Egzoz borusundan duman püskürüyordu. Köşeşen bir yüzbaşının geldiğini gördü. Ayışığı bomboş, Korkunç bir görüntüyü aydınlatıyordu. Her tesis, her bina terk edilmiş. Alan tümüyle boşaltılmıştı. Cesetlerin bulmak olanaksızdı Soğuk duvara sırtını dayanarak oturmaya çalıştı. Yıkıntı arasında bir sigara yaktı. Işıklar söndürüldü. Kaçınılmaz patlamayı beklerken. İki büklüm olmuş adamlar inleyerek yere düşüyordu. Hâlâ tam olarak neler olduğunu kavramamıştı. Kadın boş kovanı atıp tüfeği doldururken, ağzı açık çaresiz izledi. Dikkatle göğsüne nişan alıp tetik üzerindeki parmağını gezdirdi. Yabangülü birkaç saniye hareketsiz kaldıktan sonra iki büklüm olarak, kanlar içinde yere kıvrıldı. Önemliydi. Kapıştınız, sonra dövüştünüz. Ölüsünü karargâh binasına içine sakladın. Sonra iki çubuk dinamit patlatıp. Arkasından gidip cenazesinde bol bol ağladın. Kanlı şarap bardağından bir yudum aldı. Şarabın tadı şaşırtacak kadar güzeldi. Hafif bir esintiyle saçları dikildi Yabangülünün. Dondurucu dağ havası gerilim içindeydi. Herkes çıt çıkarmadan hareketsiz duruyor. Gözlerini karakolun ortasına dikmiş bekliyordu. Akşama doğru tatlı bir yağmur. Damarlarındaki kanı ısıtmıştı. Hakkari Çukurca 30 |