Efsane AşkŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Videolu Şiir.
Neler duydum hakkında, yazılı arzuhâlde Sen ışık ben pervane olmalıyız herhâlde Duydum ki; şahikalar üstünde yer edinmiş Bir eline dolunay, birine Güneş inmiş Yere düşen yıldızlar süslerken yamacını Kuzey ışıklarıyla giydirmişler tacını Gönül gözü görmesin, ritmi sapar sinüsten Zarafeti Zuhal’den, ışıltısı Venüs’ten Alnı, peri sultanın tılsımıyla buseli Pembe şafak sökümü akıp giden nur seli Dediler:Bir eşi yok, yedi iklim dört bucak Hangi âdemoğluna açılır böyle kucak Görenler anlamadan düşerken derin aşka Peri kızın yaktığı ateşin ruhu başka Gece, ufkun tülüyle ipek tenini sarar Şebnem düşen saçını seherde rüzgâr tarar Gönüllere kor düşen sevdası ne de kutlu Bakışları zümrütlü tebessümü yakutlu İmrenerek izleyen gözler ile barışık Gölde Ay yıkanırken nasıl yansırsa ışık Bir insan bu periyle el ele yol yürürse Ölüme razı gelir bir günlük ömür sürse Değmek haram kılınmış, yalnız izlemek helal Gözüne çarptığı an, lal kesilir dilin lal Hayalde, nilüferli endamı yansır göle Rüyada, ele gelmez serabı düşer çöle Yola düşenler için ne kadar vahim durum Gitsen önün Kafdağı dönsen ardın uçurum Dediler aşkı kâlpte yol aldığı sürece Gözüne uyku girmez kâbusa döner gece Gönüllerin içinde yakut tahta kurulmuş Görenler şöyle dursun, işitenler vurulmuş Hangi sanat betimler nefes kesen ahuyu Perilerdense soyu, meleklerdense huyu Bilinmeze yol alır mutluluk ile azap Varlığı tatlı iksir, yokluğu acı kezzap Bilinmez ki ezelden bahtı kime mühürlü Vurulmasan bir türlü gönül versen bir türlü İster nazlı ceylana ister bir güle benzet Uzun sözün kısası iki mısralık özet: Akla ziyan dediler, bir afet-i devran ki Melike Belkıs tekrar Dünya’ya gelmiş sanki! Dünya gözüyle görmek nasip olur mu derken Karşıma çıkıverdin beklentimden de erken Dedim: Hayal mi, düş mü; ne görüyorum böyle Varsa başka bir adı, bunu bana sen söyle Dedin ki:-Hayal değil, gerçeğin ta kendisi -Ne bir serap tütsüsü, ne de bir rüya sisi Hayal ve düş değilse, kutsal kehanetteyim Ya da ölüp gittim de, şu anda Cennet’teyim -Adı ölüm olunca âdemoğlu irkilir -Kime nasiptir Cennet onu Yaradan bilir Yıkılmaz tabuları nasıl da yıkıverdin Seni Hakk’tan diledim, karşıma çıkıverdin -Nasıl ki sevda gelip aklı baştan savarsa -Kısmet neyse o olur, bahtında her ne varsa Dalgalı deniz gibi çalkalandım duruldum Nasıl oldu bir anda sana böyle vuruldum -Hem günâhkar hem masum, aşkın yolu dolaşık -Var mı kendi gönlüne söz geçiren tek âşık Gönül sevdi bir kere sensiz nasıl durayım Dile benden, fildişi sırça saray kurayım -Kırılsınlar istemem gönlümdeki fayları -Kerpiç damda mutluysam, istemem sarayları İn misin cin misin sen, bir türlü anlamadım Söyle ki ona göre atayım bir kaç adım -Esrarını çözersen hükmü kalmaz efsunun -Gönül sevdikten sonra ne önemi var bunun Yüreğime kor düştü tepemde kaynar kazan Bir ışık verir miydin, sen olsan umut yazan -Hani eski sevdalar... Yozlaşıyor giderek -Her söz söylenmez elbet sükûttan sezmek gerek Ne evet ne de hayır sende dokunmaz dişe Birbirine karıştı mutlulukla endişe -Mutluluk sığ düşerken hüzün daha derinde -Onu yaşarsın âşık ne varsa kaderinde Vuslat mı ayrılık mı, bir renk vermiyor yüzün Gönlüme mutlulukla karışık doldu hüzün -Aşk, çile ve tutkusu sevenlerin akdidir -Bana müsade âşık, geri dönüş vaktidir Mahşer Günü’ne eğer müjde değilse niye Elim eline değdi toplamda üç saniye -Aşkın şavkı vurunca şahikada kar erir -Gönül dağı bilemez kısmet neyi gösterir Büyüleyip gitmiştin, âşıklar sahilinde Gülerken ağlamak var ihtimal dahilinde Sanki tılsımlı bir el alnıma dokunmuştu Tersine akan yazım düz yönde okunmuştu Gönlüm sevinçle doldu; hüzün ile karışık Soluma küsen bahtım, sağ yanımla barışık Bilemezsin sevgili nasıl değişti dünya Hayal ardında hayal... Rüya içinde rüya Her yerde ve her zaman seninle beraberim Üç saniyenle başlar, noktalanır kaderim Hani vuslat ufkuna hayalden yol gider ya Bana aşk gemisini bekletir lebiderya Deniz fenerlerinin yalnızlığı önümde Bir daha görememek! Korkusu dört yönümde Sensiz geçit vermezken hayatın yokuşları Bir haber bekliyorum gelsin mektup kuşları Başımdaki efkârla dilimdeki ahlımsın Hayalimde nişanlım, düşümde nikahlımsın Umut engin bir deniz, sahilde biz bizeyiz Hayal sınır tanımaz, el ele, diz dizeyiz Esrik kılan ismiyle büyülerken herkesi Bizi çağırıp durur, ak zambaklar ülkesi Gülde bir başka açar büyüleyen gülüşün Her çiçekte ıtrın var gerisini sen düşün Bazan ulu köknarın ardına saklanırsın Bulup kendime çeksem o an yasaklanırsın Nilüferler içinde gölde bir kuğu yüzer Zamanında solsa da, çiçekler seni üzer Her çiçekle konuştum, yalnız senin hakkında Belki biri fısıldar kulağına yakında Sordum vahşi çiçeğe: Sükût tutma orkide Hangi menzile varır aşkımız gide gide Dedim: Haberin var mı hasretimden mor sümbül O, kanayan gül oldu; ben, göz akıtan bülbül Güler yüzlü papatya, kolumu sars’a sars’a Elim varmıyor sana, ya ’’Sevmiyor!’’ çıkarsa Söylesene gonca gül, sır çıkar mı baygından Kime verdin ismini, imrenerek saygından Sıradaki gelincik kelebeklerin düşü Kimin dudaklarından aldın nazlı gülüşü Heba olan ömürde söz israfsa ne olur Haber salsan bir destan, gelsen efsane olur Bilemedim, sır veren kendisini taşlarmış Aşkın kadim töresi gizlilikle başlarmış Nasıl oldu paylaştım sırrımızı herkesle Kendi göğsümü yakan kor kesilmiş nefesle Başımdaki efkârla ne çok bekledim seni Hangi gözü yakmaz ki, ayrılığın deseni Bu kadar sevilmişken, helâl aşktan kim cayar Gelişini beklerken gidişini duydum yâr ’’Başkasıyla evlendi!’’ dendiğinde yıkıldım Hakk’tan sabır dileyip kendimle karar kıldım Yeminle kilit vurdum gönlümün kapısına Dilersen kırk bir huri, yüz bir periyle sına Yolun bana düşseydi, rafta kalsaydı töre Tekini bulamazken çift göz verirdin köre Aşkın olduğu yerde kezzap dediğin ne ki Gizli başlayan sevda gizli kalır mı peki Hayal ettiğim yolun dışına sen sapalı Dünya nimetlerine artık gözüm kapalı Gönlümdeki sarayda sanma yerin dolacak Çok uzadı geceler nasıl sabah olacak Niçin kıydın sevgili bedenim iki yarım Güneş’e mercek tuttun, odağında ben varım Hayal ve düşlerimden akıp giderken yaldız Hiç bedduam olmadı şansıma küstüm yalnız Kim betimler hasretin şekli ile rengini İzledin mi ateşin suyla olan cengini Ressam fırçayı vurmaz gözüne iner perde Şair kalem oynatmaz sözün bittiği yerde Su her zaman ateşi söndürecek sanırken Sular alev kesildi, hicranla sınanırken Hani nerede şimdi felekten medet uman Kalan bir avuç küldür üstünde tüten duman Bundan sonra sözlerim, gönlüme sitem eder Fermanı yırtıp attın, peki bitti mi keder Hâlâ gözün görmüyor periden başkasını Düşürmedin sırtımdan sefillik hırkasını Otuzuncu halkayı üç yıl önce ekledin Belki döner diye mi bu güne dek bekledin Anla artık ömrümün kalan son demindeyim Umudun Mahşer diyen kaygan bir zemindeyim Neler görüp geçirdin, kendini avutmadın Nasıl sevdin ki gönül ölsen de unutmadın! ***** Edebiyatdefteri.com nezdinde; Sevgili şair ve yazar kardeşlerimle değerli üyelerimizin. 20 Mart Dünya Mutluluk Günü’nü kutlar, Bütün dünyaya, sağlık, mutluluk ve barış getirmesi dilerim. Sevgi ve saygılarımla. |