Matruşka - Tüm ŞiirlerTanrı’ya dua Düşüncelerin çok uzağındasın sen Ve düşüncenin eyleme geçişi kadar da yakın. Sanki yanıbaşımdasın Yanımda ve görünmez. Ruhlar, bedenler ve hisler Bunlar yetersiz seni anlamak için. Eyy bizi kararsızlığa mahkum etme kararı almış olan tanrım Kurtar bizi nedenlerden, nasıllardan ve amaçlardan. Kafamızı gökyüzüne çevirip, gökyüzünü süslediğin- O değerli ve ciddi takılara bakınca Başımızı döndürüyorsun. Başımız milyon yıldır dönüyor bizim, Kurtar bizi bizden, yakın et kendine. Işık, doğa, ses görüntü -bunların hepsini unuttur Beni sana, seni bize bağışla. Eyy yüce sultan, Bizler senin kölen olmaya da varız , kulun olmaya da Ve ezeli aşkın olmayada.. Ayrı kalmış hiçbir sevgili bu kadar hasret kalmamıştır birbirlerine Düşünenlerin sana kaldığı gibi. Hangi anne ölen oğlunun ardından bu kadar feryat etmiştir Onu bir daha görememe korkusu ve acısıyla, bizlerin senin uğruna- Her an, sözlerimizle, gözlerimizle, düşüncelerimizle ettiğimiz gibi ? Eyy gizemli sultan, Bu şiirler bu yazılar sana yazıldı Bu yanık türküler senin için söylendi Bunca çizilen resim, bunca bilim Gözlerden akan tonlarca yaş ve bitmek bilmeyen dualar, yakarışlar Hepsi, hepsi senin içindi.. Senin gösterebileceğin şiddetten korkmuyoruz biz, Sensizliğin göstereceği ezeli sessizlikten korkuyoruz. Bu sefil bu yoksul şaire bir ses ver, anlam kazandır Sana edilen bu dua, binlerce yıldır seni arayanların Yazdıkları, çizdikleri ve söylediklerinin ana özetiydi. Kabul eyle duamı, yakarışımı ve Gülümse, Varlığa dönüşür bu yokluk hiçse... ... Yolu yok ! Olmamış ama bir gün olacak olan acılarımın acısını Daha yaşanmamışken yüreğimin en derinin de hissedip Yaşanmamış şeylerin acısını peşinen çekmekten yoruldum. Karar vermekle verememek arasındaki o tarifsiz yerden de çıkamıyorum Ve çok karanlık. Yaşamak, intihar etmek, konuşmak, susmak, değil bir hecenin Ağzımdan çıkması çıkacağını bile düşünmek ruhumu sıkıyor, beni boğuyor. Yaptığım veya yaptığımı sandığım her eylem öylesine saçma ki.. İçimdeki bu cansız şey beni tedirgin ediyor. Sevebileceğim hiçbir şey kalmadı, Çektiğim ahların sayısını ise hatırlamıyorum, Sebeplerini ise unutalı çok oldu.. Benim bu hüznüm şarabınkinden daha ağır, O üzüm olmaktan alıkoyulduğu ve ezildiği için hüzünlü, Ben ise tüm bunlara hiç yaklaşamadığım için.. Bir zamanlar aşık olmaya kalktığım da oldu, Bu zaten benim en büyük rezilliğim. Benim neyime aşık olmak? Kimsesiz yerlerde, saçma sapan sözler yazan Bir serseriden başka neyim ki? Ahh hayatımda hiçbir şey yolunda gitmiyor, Hayatımın yolu yok..! ... Musallat ... Ruhuma musallat olan aşkın Bir bulmacayı çözer gibi tek tek çözüyor Kördüğüm olan hislerimi... Yokluğunun varlığı bitmek bilmiyor, Ve benim için Mevsimler artık ölü bir çocuk. Doğan güneşlerim ölü doğdu benim Rüzgar ise ömrümü silikleştiriyor. O neşeli Şarkılar, cenaze de yakılan bir ağıt oldu. Gözümü açıyorum, Ve yine kapitalist bir gün, bir dünya. Mutluluk ise bir çocuğa verilen içi bomboş bir söz. Güneşli bir günde çiseleyen yağmur Artık manzarasını yitirmiş. Manzaralı yerler midemi bulandırıyor Çirkin şiirler kusuyorum artık. Ruhuma musallat olmuş benliğin, Hücrelerimde geziniyorsun Eyy aşkım, eyy ömrüm Eyy canına yandığım, Ben bu musallat olan aşkın karşısında Diz çökmeyeyim de ne yapayım ..? ... Henüz yok ! Hava sisli, hem de soğuk Sözcüklerimin tasarımı yok Şimdi yazıyorum ben Tasarlamadan önceden. Bitmez ki kadehim Bitmez ki dumanım Bitmez derdim ve kederim Yazık; ben böyleyim.. Eyy belirsiz gök yüzü Al benden gençliğimi Ama verme bana yaşlılık Beni sen yap, seni ben.. Alt alta inen dizelerime karşılık Üst üste katlanıyor derdim Senin dert sandığın Benim mutluluğum.. Ve; Benim derdime göre bir nasihat, henüz yok...! ... Yaşlı ruhun bastonları Ölü doğan bir tütün Hiç yaşamamış bir bedene işlemez. Eyy hiç varolmamış kız Saçlarımı karıştır, hüznümü dağıt ve Herşeyi olmayan ve hatta var olmayan geleceğin Çoktan ceset olmuş kollarına at.. Ama şunuda unutma Kızsam da küssemde Benim senden başka yarim yok Sende olmasan da.. Varlığımı geçmek gerekirse Ben daha etimi hissetmiyorum. Kandırmaktır inanmak ve kanıtlamaktır Ama ben inanmaya da , kanıtada inanmıyorum. Postumu oraya atsamda Geriye kalan bir bedenim olmayacak. Derdimi unutsamda Dertsiz günüm olmayacak. Söyle , yaklaş sarıl bana, ve sarılsan da Sarıldığında hissettiğin şey ben olmayacak... Göklerden misketler yaptım Fırlattım hepsini baş parmağımla . Ama hissettiren hiç yok ruhumu Tutsada beni kollarıyla... Ben siste değil, güneşte belirsizim, Şarkı çalınca hatırlanırmış anılar Ben sessizlikte de unutmuş değilim. Aşk , hiçbir bayrak Hiçbir din Ve hiçbir kültür tanımaz. Aşkın benliği bu. Ve yoruldu parmaklar Neşesiz kaldı sözcükler Ben ise Ruhumun bastonlarını Tekerlekli sandalyelerle değiştirmek zorundayım... ... Miğde bulantım..! Eyy rüzgar, ne olursun esme öyle Ne olur gitme öyle, saçlarımı ve ruhumu dağıtarak. Varlığım buz tutmuş, bir belirsiz heykel sanki Benliğim yıllardır kaçak.. Eyy rüzgar, tatlı rüzgâr Ömrümü de alıp gidiyorsun sen Bir türlü hissedemediğim ömrümü Ve beni bir hayalet olarak bırakıyorsun sen Hayaledemediğim yeryüzünde... Cesedim , kitapların arasında kurumuş olarak bulundu, Ufalandı, sana katıldı savruldu Şimdi ikimiz birer gezgin miyiz Yeryüzü , gökyüzü demeden gezinen? Eyy rüzgâr , tatlı rüzgar Sen benim ezeli aşkım Sen benim evrensel evim Kavuştum sana tüm varlımla Daha kimden , ne isteyeyim ? Hadi uçalım Hiçbir şeye aldırmadan uçalım Ve geride kalsın Yaşam denilen, miğde bulantım..! ... Olmayan Sevgiliye Şiirler... Benim gonca gülüm soldu dün Göz yaşlarım sondu bitti dün Felek tokadını attı gitti dün Bilmem ki neylerim.. Bu can etti her gece feryat Kader sen git gülüşlerimi sat Ben boşlayalı beni Bilmem ki kimleyim... Yar sen dağıttın beni Yar soldu gönlümün gülü Yar söylemem kimseye seni Bilmem nesin, rüzgar mı ? Yel mi? Ben daldım kaldım gözlerinde Nefes almaya başladım yeni... Bilmediğim yılların içerisindeyim insanlar yabancı, o yabancı bu yabancı Bir tek yürekte ki sen aynı, Sana olan sevgim aynı Ve sonra içimdeki sancı Durmadan içtiģim hancı... Vay be felek döktürdün Bu ne dertmiş, gönlüm söktürdün Koca adam demedin diz çöktürdün Kara gecelerde ölesiye öksürttün.. Felek kanıma kandın! Üstüme geldin ağlamam sandın ATeşleri benim için yaktın Çürüdüm köz gibi kaldım Be felek , o gelir sandım Gözlerim yollarda kaldı Düşündüm de sonra, O gelmeyecek bir andı... Ben ben değilim artık, kayboldum Sensiz geçirdiğim günleri tanımıyorum Mutluluk falan diyorlar, ilgilenmiyorum Ah sen sakın bilme sevgili Bu His bambaşka..! NE zaman ki derinden bakmışsa gözlerim Bilki karşımda seni hayal etmiştirim Sen , saçları ırmak, gözleri cennet Yüzün gün güneş. . Ağzımdan çıkan en güzel sözler sensin Gözlerimin arkasına sakladığım güneşsin O ırmaklı cennetler yok mu? Onlar hep senin gülüşlerin.. Cennetin azap olduğu yer gözlerim Azabın cennet olduğu yer gözlerin , altından ırmaklar akan cennet, sözlerin Ben ise o ırmaktan bir tas su içen, serserin.. Dedim susmuyor gönül, birde sen de sussun Ey yar dondun içimde buzsun O Gözlerin öyle nasıl bir sonsuz ? Ben yandım boşver olsun Dinle yar, Ecel ölümü soframa senden önce koysun.. Şimdi yürüyorum bomboş yolda Yol hep boş, dolu dolu olsada Gerçek çok saçma bir şey Ama hayal ve sarhoşluk gerçek ve gerçekten güzel. . ihtiyarlar eski şarkıları açtı Masalar kuruldu, içkiler sunuldu Bir iki sohbet sonra, bugünde her gün gibi bitti Ben yine seni düşündüm gecenin bir vakti... Esen yellerin şarkısı Bir kışın acı sabahı gibi, En uzak yer, gözlerimin dalışı Bilmez misin ela gözlü Seni sevmek içindi Bu canın yaratılışı... Seni bana soruyorlar O mu diyorum? O öyle birşey ki Sanki huzur, sanki kuş cıvıltısı.. Kızıl bulutlar geldi dün Sessizlik yağmurları yağdı dün Bin yıl geçmişte meğer Ben hala seni sevdiğimi söylemişim dün... ... Sus Sus Sus..! İşe gidiyorum İşten geliyorum Ve kalabalıklarda yürüyorum Sonra birşey durduruyor beni, bir ses Beynimin en derinlerinden gelen bir ses, bir çığlık Sessizliğin çığlığını duyuyorum Hiç konuşmadan benimle Bana birşeyler haykırıyor Diyor ki; Bu kalabalık Bu gürültü Bu gidişler bu gelişler Nereye böyle? Nerdesin sen? Kimsin? Bu uğraş neden? Aman allah’ım Sus artık sus Sus sus Hatırlatma bana , ben yeni öldüm Sus sus sus Yitirdiklerimi veya yitirdiğimi sandıklarımı Yani aslında hiç sahip olmadıklarımı Kes artık hatırlatma bana Sus sus sus Ey içimdeki ölü, sessiz ve şiddetli çığlık Hayır başaramayacaksın beni ağlatmayı Veya güldürmeyi Ölüler ağlayamaz Ölüler gülemez ki Yeter, yeter artık sus Ne olursun Sus...! ... İçerisinde.. Bir özlem var içimde Bir kaçma isteği Atadan kalma duygularla doğaya Koşmak, gitmek isteği... Kuş nasıl kanatsız uçamazsa Canlılar susuz aşsız nasıl ki yapamazsa Orman ağaçsız nasıl ki olamazsa Bende ruhsuz gidemem o yerlere... Ruhumu kaybettim ey ahali Bulana kırk yıl dostluk borcum olsun Kendimi kaybettim ey ahali Bulana selamım sonsuz olsun. İnsan ihtiyaçlar içinde İnsan mecburiyetler içinde yaşar Ben ihtiyaçlarımı, mecburiyetlerimi yitirdim Kalakaldım , varlığımın parçalarını bulunca Bir çöp tenekesinde.. Bir düşüm artık Bir hayal Kimbilir kimin düşlediği bir zihnin İçerisinde. . ... Kaçak... Ben herşeyi reddetmeden önce Her şey beni reddetti. Koşarak gelmiştim oysa Büyük bir mutlulukla Ama Bütün kapılar üzerime kapandı Ve Hevesim bir daha yakalayamayacağım uzaklıklara Kaçtı. .. Hatırlamıyorum ne zaman başlamıştım Bilmiyorum ne zaman bırakırım Ağzım bir tütün tarlası Karaciğerimde ise Mor , şarap üzümleri .. Bir insan bu kadar mı Umursamaz olur ! Hiç bir şeyi umursamıyorum Hiçbir şey veya herşey Bana öyle yabancı... Yüzyıllardır yaşıyorum sanki Her şey, her tavır Sıkılmış olduğum bir sahne, Beni iğrenç bir filmde iğrenç bir salonda içeride bıraktılar Ve kapıyı arkadan kilitlediler. Bu salon ne kadar da büyük öyle Bir başımayım, yapayalnız İzliyorum, izliyorum Belki yüzbinlerce izlemişde olsam Bu filmin sonunu bir türlü kestiremiyorum. Ya bir sözcük eksik kalıyordu ve film Orda bitiyordu, Yada çok söz söyleniyordu kimselerin Anlayamayacağı bir şekilde. Yeter! Yeter artık bitsin bu oyun Ben özgür olmak istiyorum. Tapınaklarınızı başlarınıza çalın! Ben tapınmak için yaratıldığıma inanmıyorum! Gerçi, unutmuşum Sanki başka bir şeye inanıyormuşum gibi... Yada herhangi bir şeye... Sıkıldım yemekten, içmekten, uyumaktan , uyanmaktan, duymaktan, görmekten Ve koklamaktan, bu hayatı Ve bu hayatın herşeyini... Ahh ne hayırsız Ah ne nankör Ve ah ki ah Ne kaçaklık bu! Evet, buldum kendimi İşte ben buyum; Nankör Hayırsız Kaçak... ... Gözlerim derdi... Ve fısıldamak yastığın yüzüne seni Hemde gece gece Hemde baştan aşağı sarhoşken Ne mümkün. .. Bükülecekse belim bükülsün Dökülecekse sözüm dökülsün Bir kuş gibi cıvıldamak adını geceye Ne mümkün. .. Çalan şarkıları duyamadım Kokan gülü koklayamadım Yağmur yağıyordu ıslanamadım Öyle hızlı aşık oldum ki sana... Nihayet sarhoş oldum Ben buymuşum beni buldum Sen oymuşsun seni duydum... Desen ki; özgürsün Değilim derdim.. Desen ki; kuş ol,yel ol, es uç git Değilim derdim.. Gözlerimizle çarpışsak Sorsan bana nedir derdin? Derdim ki; derdimmmm Ben diyemezdim Gözlerim derdi... ... Civciv kalpli. .. Güzel günler gelecekte değil geçmişte Mutluluk zamansızdır, Bilmem nerde? Hangi tarihte, kimde? Bu ezeli karanlığa bir bak Nasılda bağırıyor Herşey benim, herşey karanlık Anla bunu Karart umutları artık Unut düşleri diye. . Ateş ceset ister Toprak ceset ister Ömür bitmek için doğmak ister Rüzgarı dinle Ve işit ve hisset Rüzgarda ki ezeli ağıdı.. Trilyarlarca gezegenden Bir taneciğinde yaşayan bize Duymuyor musun , nasıl haykırıyor evren Bir hiçsin diye.. Ruhumu izmarit gibi attım ben Gitsin diye bilinmezlere Bedenime kan kusturdum hep Alışmasın, inanmasın güzel şeylere diye Ama ne çare, Ne çare, Yine de aradı buldu güzeli Güzel mi nerede? Eyyy civciv kalpli çocuk Güzel olan herşey senin gülüşünde... Güzellikler, Saf tertemiz, pırıl pırıl çocukların yüreğinde... ... Yıllanmış Dert... Her an yıkılacakmış gibi ayakta duruyorum Her an bayılacakmışım gibi yürüyorum Gürültülü yerlerde sessizliği yazıyorum Ne yaptımsa da bir türlü Bu evren Bu aşk Bu ömür bilmecesini çözemiyorum. Tecavüze uğramış bir kadın Şiddete uğramış bir kadın Veya bir hayvan Veya bir çocuk Onlar nasılsa, ruhları ne haldeyse İşte şuan benim ruhumda öyle.. Çünkü ben hep ortaktım herkesin Herşeyin acısına. Kime ne olmuşsa Sahiplendim, kendi ruhumda hissettim acılarını. Yani ben binlerce yıldır Yakıldım, yıkıldım Tecavüze uğradım, asıldım İşkencelerde yoğruldum Hak davasına katıldım Astılar beni Kestiler beni Üzdüler beni Hemde hemde binlerce yıldır. .. Mecnun oldum çöllerde Leyla oldum dillerde Ferhattan şirine Aslıdan kereme Savruldum ha savruldum.. Yandım yandım Kavruldum ha kavruldum.. Anlıyorsunuz değil mi beni? Ben bencil değilim Kendimi düşünmedim Kendimden başka ne, kim varsa Hep onları düşündüm İhtiyarlarla öldüm Bebeklerle doğdum.. Hani benim derdimin çözümü yok Diyorum ya İşte bu benim derdim Benim binlerce yıllık Yıllanmış derdim... ... Fazlasıyla. Hiç umrumda değil Kim ölmüş kim kalmış Ve çok umrumda Bir karınca bile incinse.. Çimiyorum ölümle yaşamın Arasında Yaşıyorum’güya’ Dünya denilen mezarlıkta.. Neredeyim kimleyim Ne yapıyorum bilmiyorum Kim , kim? Ben kim? Bilmiyorum Sönmüş sigarayı halen Çekmeye çalışıyorum İçimde bulutlar Güneşler doğsun diye İşte o kadar umutsuz İşte o kadar istek ile ... Yeter mi? Yetmez. Sen daha çok acı çekeceksin Ve sen sevgiden daha çook Huzursuz olacaksın ; Çünkü seni hiçbir şey Tatmin edemiyor Kendine çekemiyor Yoruldun artık Fazlasıyla. .. ...... Çok bulanık Sularda Yüzüyor aklım... Belirsizliği, Çok iyi belledim. Bulanıklık inançsızlık doğurdu Bilgi koydu adını onun Sonra kayboldular Hep birlikte Ana evlat. . . Enseme yağmur damlıyor Ruhuma acı. . . Varlığıma kahır Kalbime Zaman... Yetmez mi? Ahh Fazlasıyla... ... Bir... Bir şeyler yapıyorum Bir şeyler dinliyor Bir şeyler izliyorum Bir şeyler yiyorum Bir yere gidiyordum Bir yerden geliyorum Bir şey oluyor Bir yerde duruyorum Bir varmış Bir yokmuş Bir gün doğmuş Bir gün ölmüş Biri bir şey yazmış Biri bir şey silmiş Biri bir şey unutmuş Biri yeni hatırlamış Biriler bir şeyler yapıyor Birileri bir şeyden zevk alıyor Birileri acı çekiyor Birileri kahkaha atıyor Peki sen ne yapıyorsun? Hiç. Unutmuşsun kendini Birdir bir oynuyorsun... ... Farklı olamaz mıydı? Eyy aklı yaratan Eyy herşeyi vareden! Ben bir ağacım, ben bir orman Yaktılar beni, kestiler beni Yok ettiler beni Ben ki bir canlı Ben ki dünyaya faydalı Artık benden bir eser kalmadı Herşey farklı olamaz mıydı ? Eyy Tanrı Eyy en akıllı ! Ben bir hayvanım Aç aç gezerim sokaklarda Genelde de ölürüm Dövülürüm Sövülürüm Herşey farklı olamaz mıydı ? Eyy üstün Eyy en üstün ! Ben bir Doğayım Güzelmişim, peh! ! Bak bana Nerede o Eski güzelliğim? Bana duman içirdiler Beni ayakları ile ezdiler Üzerime kan döktüler Ve bağrıma milyarlarca Ceset gömdüler.. Soruyorum sana; Herşey farklı olamaz mıydı? Eyy sınırsızkık Eyy bilinmezlik Ey yücelerin yücesi ! Ben bir evrenim Uzaktan bakınca pırıl pırıl parlayan Yaklaşınca tam bir kaos olduğu anlaşılan Dinle beni; Herşey farklı olamaz mıydı? Eyy Rabbim Eyy sahibim !!! Ben bir insanım Yani; Tecavüze uğrayan Hakkı yenilen Ezilen, dövülen Açlıktan ölen Sana bir sorum olacak bak dinle beni; Herşey farklı olamaz mıydı ? Olamaz mıydı? ... Uğur böceği Uğur böceklerim bana uğursuzluktan başka birşey getirmiyor. Fallarım da koskoca bir karanlık çıkıyor. Ve rüzgar kulağıma şunu fısıldıyor ; "yalan, yalan , yalaaaaan" Duyunca bunu, hiçbir günü beklemeyen bütün gözyaşlarım sabırsızca ve bütünüyle gözlerime doluyor, sıkışıyor. Açıyorum kapılarını kirpiklerimin, çıldırmışcasına akıyor, akıyor. Ruhum tükendi artık, Kendimi kontrol edemiyorum Ben bunları yazarken Beni delirtmeye çalışır gibi sanki Rüzgar aynı kelimeyi Bir bulanık çığlık şeklinde Bağırıyor kulaklarıma Beynime, zihnime.. Gitmek istiyorum artık Gitmek; Kendimin olmadığı bir yere Benden çok uzağa. . Gel kon parmağıma Ve sonra seninle birlikte uçayım o uzağa Gel uğur böceğim Gel. Kana bulanmış bedenin Ruhun kıpkırmızı Ne düşünüyorsun bilmiyorum Bana bu şiiri lütfettin Teşekkürler uğur böceği... ... Kaybettim.. Akıyor Yavaş yavaş damlıyor Bedenime ve ruhuma Hem de tüm gücüyle Şu Zehir denilen şey. Benim ’inan’ larım yok Benim ’ben’ lerim yok Acı çekmek ve biriktirmek konusunda Büsbütün kapitalistim Herkese karşı. 90 yaşında para biriktirmek gibi... Ahh Tenim ve ruhum Acıdan ve yorgunluktan yoruldu Ama bıkmadı Nasıl bir tiryakiyim ben? Peşimi bırak artık Peşin peşin söylüyorum sana Ama mümkünü mü var eyy hiçlik? Bulmuşsun bensiz saf beni Ben ne yazdım Neden yazdım Bazen anlam veremiyorum Huzursuz Ve rotasız rüzgarlar gibi Kaybettim kendimi... ... Son dakika... Son dakika; Büyük depremde yüzlerce ölü ve yaralı var.. Son dakika; Yine kadın cinayeti yine koca katliamı... Son dakika; Savaş mı yaklaşıyor? Son dakika; Yoksulluk artıyor.. Son dakika; canına kıydi. Son dakika; Işsizlik tavanda.. Son dakika; Kan ve acı... ........... Anlamından uzaklaştım artık Anlam denilenin Ve yakınlaştım bu sayede Anlamsızlığın bulanık mutluluğuna. Yıkılan hayallerimi inşa etmeye de çalışmıyorum artık Tuzla buzu anladım ben Ve O eksik parçayı da istemiyorum ben.. Bilmesinler Bilmeyeyim Parçası eksik olan resmin Bütününü.. Ah ben Dünyadan bir haber.... Ahh ben Kendimden bir haber... Vazgeçtim artık istemiyorum isteyebileceğim herşeyi Uzak dursun benden insanların mutluluk diye nitelendirdiği herşey. Benim mutluluğumu yazacak insanca bir alfabe yok Ve anlatacak bir ses, insanca Çünkü insan miyim ben yada ben neyim Bilmiyorum ve bilmekte istemiyorum. . Hem insan da ne? Canlıda ne? Bilmiyorum Neyse ne... Biri zihnimi alsın benden Ve yok etsin Ne düşündüğümü bilmiyorum Ben. Bir bedenin Sadece bir bedenin sığabileceği bir yer Başka bir şey istemem Bana bana yetecek bir yer verin Herşeyden uzak Herkesten uzak ... Aşk Acı Hiçlik Yoksulluk Veya buna benzer her hangi bir şey yazmak istemiyorum artık Ve uzak dursun benden O son dakikalar... ... Hoşçakal... Olabilsem köle Bir kaşa - göze Kalabilsem hasret Bir cana- bala.. Hissedebilsem yeniden Sevmeyi- sevilmeyi Kavuşabilsem tekrar Uykulu mutluluğuma- heyecanıma.. Evrenden Bir adım geride durabilsem Bir kadında bir canlıda kalabilsem Çok isterdim keşke Ah keşke aşık olabilsem.. İnsanlar gibi yaşayabilsem Yarını düşünebilsem Sıradan şeyler istesem Ah keşke - ah keşke.. Ama gerçekten hatırlayamıyorum Sevmeyi - sevilmeyi Mesafemiz çok uzak Bir kadınla aramda bir evren var Ben özgürlüğe köle olmuşum Kalamam bir kaşta bir gözde Duramam hayır yapamam Yolcuyum ben En derinden bir uykuda En uyanık Ve biraz deli Biraz sarhoş olan.. Papatyalardan uzağım Sevmeyeceğim , sevemeyeceğim bir kadını Hayır inanmıyorum, inanmayacağım mutluluğa Kanatlarım var artık benim Kelebek Gezgin bir kelebeğim ben Durmamı istemeyin benden Bir güncük var elimde Bir an Rengarekliğim Kapkara olacak bu gece O zaman size selam Bana hoşçakal... ... Kırgın Tanrıça Hayatımı bir kenara bırakıyorum .. İçimdeki sesle Dışımdaki sesin savaşı son buluyor Dilsiz düşüncelerim başlıyor konuşmaya. Sesi sessizlikten oluşan dilsiz düşüncelerimide susturmaya çalışıyorum sonra Ve soyut -gerçeksiz bir sessizlik oluşuyor Bilindik sessizliklerden başka Üç Saniye kadar gidiyor bu an ancak Sonra birden Hayatım ve ona dair düşüncelerim Geliyor aklıma Hemde telaşla Hemde koştura koştura Ve ondan bağımsız Belkide benim öyle sandığım O ayrı düşüncelerimde Kollarını açmış Hayatımı karşılıyor koştura koştura gelen Ne maskaralık ama ! Şölen veya bir düğün salonu gibi Tıklım tıklım dolu ve telaşlı Bir topluluğa sahne oluyorum Kalbimde kan pompalanırken Damarlarımda kan akarken.. Sinir sistemim sarsılıp Ruhum tökezlerken.. Yeter bu kadar diyerek açarım gözlerimi Ve bir ışık Renkler Başka başka sesler yağar zihnime Fırtınaya yakalanmışım gibi Evet Deyim yerindeyse Yağmurdan kaçarken Doluya kapılmak gibi.. Yaşanmamış acılarımı hissediyorum Biliyorum kaçış yok Bir lanet bu Üzerime kırgın bir Tanrıça’dan Üflenen... ... Istırap Geliyor Geliyor yine Elinde hançeri ile Aydınlığımı karartmaya.. Eyy ayrılık denilen ölüm! Eyy ömür düşmanı Ahh ayrılık - ayrılık Çocukluğumu aldın sen benden Çocukları aldın Tüm çocukları Her çeşit yavruları ! Ayrılık.. Çekilen ahlar Sana bir yakarış Bir çeşit dua Nefesimizi verdik mutsuz Ağlarken gelme diye Eyy ayrılık denilen ölüm! Gencecik kızları Gencecik delikanlıları Sevgisi asla bitmeyen O kutsal anaları Değerli babaları Eşi - dostları Hepsini öldürdün sen! Hepsini aldın sen! Gelme artık gelme Ölmesin kimse Bugün kimse ağlamasın çileden Ah sağır ayrılık Ah bilinçsiz ayrılık Senin gözün kan dolu Kana can..! Ruhumun derinliklerinde Duyumsadığım bu çılgın Bu bitik ıstırap Ayrılığın bir gerçek olduğunun bilinci Ve bu bilincin üzerime yığdığı ıstırap Varlığımı derinden zedeliyor Ölü rüzgarlar esiyor içimde Bir mezarlıkta doğmak istiyorum...! ... Labirent. . . Yalnızlık gölgem olmuş benim Hiçbir şeyden zevk almayan Hiçbir şeyden mutlu olamayan Bir garip deliyim ben. Bu içimi saran saçmalık duygusu Herşeyin boş olduğu düşüncesi Henüz doğmamış olan mutluluklarımı Doğmadan öldürdü benim Ve doğsa bile artık Ölü doğacak.. Yıllardır kaçıyorum insanlardan İçi şüphe dolu Kuşkulu Bir tane bile bir "kesin" i olmayan Sıkkın biriyim ben. Eski şarkılar... Uzaklıklar.. Gökyüzü Ve bilgiye ve yazmaya Asla inanmadan - ama severek Yada daha az sıkılarak Koca bir boşlukta zaman ayıran Küçük biyolojik bir türüm ben.. Hangi üst akılın Akılsız oyunu bu? Bilmecelerle dolu bir gazetedeki bulmacayı çözmeye çalışan Ve artık ondanda sıkılan Ve çırılçıplak inançsız Ruhtan aşağı sarhoş Kederden sırılsıklam Ve çoktan teslim olmuş Biriyim ben Kaçmak nedir bilmeyen... Bu dünya tımarhanelerle Ve kaçıklarla dolu ! Bu dünya hapishanelerle Sapık canilerle dolu! Bu dünya mezarlıklarla Ve acıyla dolu ! Niçin sevecekmişim ki bu dünyayı? Tecevüz ... Ezilen ve sömürülen tüm sınıflar Yoksulluk Aldatmaca !! Sayayım mı daha? Hangi üst aklın Eseri bu? Ah küçük kız Uzak dur benden ne olursun Nelerle doluyum görüyorsun Sevemem ben seni Tatlı ve hoş sözler söyleyemem sana Elinden tutamam da Yıkılmak üzere olan birisiyle Yuva kurma isteği bu... Ki artık temelden çöküyorum Ruhum bir çok acının tadını biliyor Zihnim ise kusmak üzere Anlıyor musun? Sanırım uykum var Gözlerim bir çakma sosyalist edasıyla Kapital emperyallere yenilmek üzere Uyku - uyanık uyku Daha ağır basıyor Ve evet emperyalizm kazanıyor Uyuya kalıyorum Son noktalarımı da yerine yatırırken... Bu soğuk rüzgar Bulunduğum bu garip yer Etrafımda hissettiğim canlı cansız şeyler Ve ağlayacak kadar Hatta çıldıracak kadar bir kayboluş Bir korku Gerçekten korkunç Kuşatıyorlar etrafımı Hiç bir cehennemde görülmedik bir ateş Sarıyor sarmalıyor zihnimi Kaçmaya başlıyorum Koşmaya Uzaklaştıkça yaklaşıyorum Soluk soluğa uyanıyorum sonra Enteresan bir trajedi daha başlıyor Uykuda - uyandığını hisseden Ama aslında benzersiz bir uykuda uyuyan Trajikomik bir efsanenin Başrolünde oynayan Bir delikanlıya dönüşüyorum Labirent Labirent bu İnsanı zehirleyen ve çıkışsız Belkide ben labirentte yolunu arayan biri değilde Bizzat o zehirli labirentin ta kendisiyim ! ... Derinlere.. Bedenim köledir dünyaya Ama ruhum benzersiz bir düş otobüsünde Bir uçakta-bir gemide- bir trende Haylden olan Gerçek bir kaptandır o Bir makinisttir Bir plottur o Ve amansız bir şöfördür.. Ellerim ve ayaklarım köleliğini işlerken Ruhum gamsız bir gezendir heryeri Doğudan batıya Atlantik kıyısından atlas okyanusunda Hint okyanusuna Güney okyanusundan Arktik okyanusuna Tarihin ölü olarak yattığı O sessiz topraklara Ve ötelerinde ötelerine Sınırlılığın sınırından Sınırsızlığın sonsuzluğuna... Güneşin bir zamanlar tanrılığından Ayın tanrılığından Eski yunan tanrılarından Mısır tanrılarından Sümer tanrılarına kadar Daha da öteye Sapienslerden Erectustalara Neandertallere En ilkel çağlara Ve içi su dolu o asteroitin Cansız ışıksız ölü bir kum olan Dünyamıza çarpıp Yaşamı başlatıncaya Kadar ötelere Gidedurur ruhum Ellerim ve ayaklarım çalışadururken esirlikte... Binlerce kelimeler ve cümleler Antropolojiden Ruh bilimine Tarihten psikolojiye Felsefeden sosyolojiye Ekonomiden bir çok bilime dair Yazılan o binlerce kelimeleri ve cümleleri düşünür Oralarda gezer bu ruh Halbuki bedenim Tek bir yerde Gezegen görmeyen Çalışır durur bu bedenim -o bir modern köle- Ama ruh Yani aslında zihin gücüm Tüm becerisiyle Tüm gücüyle Kölelikte durmak istemiyor ve Gidiyor Gidiyor derinlere... ... Dert dolusu uykular Birileri aşık olur birilerine Birileri şarkılar söyler sonsuzluğa Birileri çalışır sürekli Bugün olmayan yarınlar için Ay kapkara bir gecede donmuş Yıldızlar paramparça savrulmuş Kara yazı, çirkef felek Yağmura karışmış Çile olarak yağmış İnsan rahmet sanılana kavuşmuş Her köşe başında bir dertli insan Hayal denilen soyut özgürlüğe soyunmuş Üzerime çiseleyen dert Doluya dönüşmüş Ve ben kaçışsız bir arazide Aklını yitiren bir deli gibi Ne yapacağını bilmeden Ve tamda bir deli gibi bunu Normal karşılayarak Açmışım kollarımı dert dolusuna Ruhum ezik Zihnim sırılsıklam Ve gözlerim kapalı ; İşte sonuç... Eskilerden söz etsene bana Hani şu modern eskilerden Özlenen eskilerden Çakalların bu kadar türemediği Çıkarsız eskilerden.. Samimiyetten bir masal daha okusana bana Ne olursun Bak işim gücüm yok Bağrına yaslamışım zihnimi Ateşin bu ılık çıtırtısında Hiçbir tanrıdan istemedim ben bunu İşte o kadar özelsin sen Bana bu çılgın zamandan uzaklaşma şansı ver Bir masal daha anlat Başlığıyla bir olsun şiir Samimice Samimiyeti anlat... ... Bilmem ki.. Yapılan onca hesaplar Yaşanan ve düşlenen anlar Hergün yenilen ve hergün içilen Hergün kusulan hayatlar Ağaç sesleri Kule vinçler Bulutlar İnsanlar Yorgunluk Güneş İş Aş Aşk Gözyaşları Tebessümler Kırgınlık Kızgınlık Mutluluk Sahte huzur Kitaplar ve şarkılar Gece ve ay Karanlıkta parlayan Yıldızlar... Ah bitmeyen sesler Birşeylerin sesleri Gölgeler Elementler Dinler İbadetler İnançlar ... Karamsarlar Umutsuzlar İnançsızlar Nihilistler Binlerce teoriler Düşünceler .... Herşeyden uzağım zihnimin bir kenarında Her kavramdan Her sesten Her görüntüden Üşümüyorum orada Isınmıyorum da Orada ne mutluyum ne üzgün Ne açım nede tok Şarkı yok Kitap yok Bilgi yok Bir bebekte değilim Bir cesette Ve herşeyin arasındaki o şeyde ! Huzur yok orada Huzursuzluk yok Anlam yok Yok bile yok Orada evet orada Ama orayı tam olarak nasıl ifade edebilirim ki size? Zihnimin o mevsimsiz Evrensiz dünyasını? Oradayım işte Birşeylerin sürekli olduğu yerde gördüğüm düşleri Not alıyorum şuan bu şiirle Birşeylerin ne olduğu nede olmadığı Bu yersiz yere.. Peki niye? Bilmem ki... ... Alfabe.. Bu akşam vakti Aşıklarla , insanlarla dolu Ve gül yüzlü çocukların koşuşturduğu Bayraklı sahilinde birden bire Buldum kendimi.. Kulak misafiri oldum arkamda Coşkuyla tartışan bir grup Kadın erkeğin sohbetine İnançlı ama Harbi sohbetlerine.. Kıyıyı kuşatan ışıkların Denizdeki yansıması Gecede ki ayın parıltısı Hoş bir ahenk kattı gözlerimin manzarasına. Karşıyakada ki o muhteşem kalabalık O modern uygarlık Saat kulesi Konak Foça Gezdim hepsini Gezdim hep Bir başıma Yapayalnız.. Teleferiğin tepesinde O eşsiz İzmir manzarasının hazzı Modernlerin çılgın dansı Gördüm onları Bir bir izledim Bir başıma... Ama aklım hala bayraklı sahilinde Sahi ne oldu o gece? İçime dolan o tatlılıkların O manzaraların arasından Zihnime yapışan O tatsız huzursuzluk da neydi öyle? Bütün yakalardan Bütün bayraklardan Samimisiz veya harbi inançlardan Kaçışımın Ve karabasanların Artık boş kalmış yakama Yapıştığının bilincinde olmamın Derin boşluğunun kokusunu mu sezmiştim O gece? Bilmiyorum. . . Çevrem son derece modern Son derece manzaralı Ve güler yüzle samimi yüzlerle Doluyken Birden bire içimde beliren O tarifsiz keder O dipsiz boşluk Ah tanrım ..! Bulamadım tadımı Gülemedim bugünde Artık kiracı değilsin veya misafir Sahibi olmuşsun fiziğimin ve ruhumun Baştan aşağı kölenim artık Eyy acı Eyy keder..! Mutlu sözler beklemeyin benden Ben mutlu sözlerin Alfabesini çoktan yitirdim... ... Gördüm seni... Gördüm seni Yaralıydın Gözlerin vazgeçmişti mutluluktan Umursamaz ve tahammülsüz o bakışlarını Gördüm senin... Gördüm seni Yorgundun Herşeyden bir parça yorgunluk vardı üzerinde Bedenin tüm yorgunlukların kıyafeti gibiydi Ruhuna bürünmüş.. Ne düşünüyordun? Tepkisiz ve ruhsuz bir bakış vardı gözlerinde Gördüm seni Neydi bu gözlerinde ki Daha önce hiçbir gözlerde görmediğim o şey? Ölü bile bir anlam ifade ediyordu En azından ölümü temsil eden Ama gözlerinde gördüğüm o şey Hiçbir şey bile değildi Hiçbir şey değildi... Birşeylere bu kadar hiç kalabilmek... Anlam ifade etmeden bir şey yapabilmek... Saçmalık bile olsa Saçmalık yapacağını bilerek veya bilmeyerek Ama en azından sonunda saçma bir şey yaptığını Bilmek Gördüm seni Sana can katılmamıştı Yoktu ruhun Ne tanrılar yapabilir bunu Ne de evrim Bilimlerle ve dinlerle açıklanamayacak Bir şey vardı gözlerinde Birşey vardı gözlerinde Gördüm seni Sonra üşüdüm Hala üşüyorum O şey benim sanatımı Bilgimi ve hislerimi aşıyor Mekansız zamansız Teorilerden uzak Kavramsız birşeydi bu Titriyordum Halen öyleyim Neyin var söyle bana Git de kal de Bir şey söyle Gördüm seni Gördüm... ... İstiyorum. . . Üzülüyorum .. Gidebileceğim bir yer ve Gitmek istediğim bir yer yok diye Ama mutlu gibiyim Gitmek istediğim Veya gidebileceğim bir yer Yok diye. . Zorluğu yok bende Açlığın, yokluğun, hiçliğin Hayallerin gerçek olmaması Beni üzemiyor Alakam yok denizlerle Tanımam ben modernizmi Uygarlık benim için acılı bir komedi Yani Ağlayarak güldüğüm.. Ne mi isterim? Hiçbir şey. Yani Aslında istemem hiçbir şey. Bir bağım yok aşkla Paylaşımla Benim dostlarım belli Keder, hayal, ve hiçlik.. İsmin olmasın, farketmez Cismin olmasın , beni ne ilgilendirir? Olmasın anlamın Veya dolu ol anlamla Sadece sessiz ol Keder orkestrasını Sonuna kadar dinle Ve düşün Derinliğini bilmediğin anlamların.. Canım sıkkın teo Var olmak istiyorum... ... Susmak... Ayazın bağrında köşeye çekilmiş Varla yok arası uyukluyorum Yokluğu bilmem ama Varlıkta bir telaş bir telaş.. Sesleri duyuyorum Bir gidip bir gelen Hissediyorum telaşlarını Canlı türlerinin.. Fısıldaşan çimenlerin sesleri Koku olarak yayılıp burnuma Duyuyorum kokusunu Ve işitiyorum burnumdan ne konuştuklarını.. Gece birşeyler anlatıyor Gündüzden öğrendikleri hakkında Gündüz ise geceyi kıskanıyor Romantizm hasreti.. Felek darmadağın ediyor beni Varlık zihnime bir hüzün mührü gibi damgalanmış Hiçbir şeye kelepçelenmişim Ve güç erimesi olan bir hasta gibiyim.. Konuşsam susmam ben Sussam , daha çok konuşurum Kendi içimden İçimdeki soyut sesle.. Uyuyamıyorum Ama uyanamıyorum da Gülüşen çimenlerin Bu gece ki söz konusuyum.. Ulaşılmaz oldum bu gece Kimse yanaşamaz bana Ne ölenler Nede yaşayanlar Başka şekilde anlaşan canlılar Ve onların altında yatan cesetler Derinlerindeki uzak tarih Ve hep yakın olan varoluş Keyfim yok Parmaklarımın uykusu geldi Ve gözlerim yeni kalkacak En iyisi susmak... ... Sarmaşık.. İsyanıyım ben pirlerin Dostluğuyum ben Mevlerle şemslerin Tersiyim ben düzlerin Kendisiyim ben renklerin Kokusuyum ben Güneşin.. Özüne katılan varlığın Maddesiyim ben tadın Ve tarihiyim ben Binlerce yıldır aşkların-aşıkların.. Yoldaşıyım devlerin Destekçisiyim ben feministlerin Kölesi oldum kaldım eşitliğin Duygusuyum ben canın.. Zirveye çıktım hazzın Dibine vardım anlamının Taştı birden gözlerimden O güzelim yağmurların.. Karanlığın tutsağı iken Evrenin delisi iken Hiçliğin ağırlığı iken Kurtuldum artık herşeyden.. Şuan tamamen özgürüm Özgür bıraktı beni özüm Özlere güvenmem yinede Başka an ne olacak ömrüm? ............ Kadehi sıkı tut Vatanı tutar gibi Ve kaldır yukarı dik Bayrağı asar gibi Dalgalansın saçların Elde kadeh Kıpkırmızı yazın Bayrakta kan Dün bugünden kaçtı Bugün yarından An ana koştu Andan ana yol yokken Vur kadehi Savaşan iki halkın çarpışması gibi Dolsun içine iki halkında Savaşçılarının istekleri hayalleri düşleri.. Kadeh boşalınca Savaş bitmiş demektir Ve iki ordunun kanı cesetleri Sende canlanmış gibidir Kim kazanır bu savaşı ? Kimse ! Ayağa kalkanlar güçlenecek Savaşmak için tekrar Bir yanlış var ama ortada İnsanlar birbiri ile değil Bizzat hayat ile savaşmalıdır Cahillik ile.. ....... Sımsıkı sarılmıştı gözlerime gözlerin Sımsıkı sarılmıştı gözlerine gözlerim Bin yıl olmuşta Yeni kavuşmuşcasına.. Herşey kısa bir kelimedir Anlamının uzunluğunu anlatmaya mürekkeplerin gücü yok Ama anla sen ne demek istediğimi Ben herşeyi bende buldum Sen bendeydin Ülkeler bendeydi Savaşlar Yaşamak Ölmek Tüm evren Herşey evet herşey bendeydi Peki ben neredeydim?... Ne kadar alakalı olduğunu düşünmedim bile Yazdım sadece Bu sarmaşık şiiri Şuanki ruhumda karmaşıklaşan Herşeyin Ruhumu eline geçirerek Bir sarmaşık gibi beni ortasında Sıkıştıran düşüncelerin Bu alakasız akışını Kovayla su serper gibi Serptim sayfalara... ... Papatyalar. . . İliklerim çözülüyor Ruhum boşalıyor Rahatlıyorum Kurtuluyorum kaygılardan Mutluluktan.. Saatten haberim yok Yanımda hüzün var Karşımda- çizginin ilerisinde ne olduğunu bilmediğim bir deniz.. Ve Gizemli bir sonsuzluk Ağzında ki düşünce sigarasını tüttürüyor.. Bunların hepsi içimde oluyor Ve içimdeki kayalıklara Hiçliğe ağıt yakar gibi Dalgalar vuruyor Ve çarpış sesleri çok acıklı Göz doldurucu Can yakıcı.. Çok şey yaşadım Ruhumda ölçüm birimlerini aşan Bir ağırlık- Damarlarımda dolaşan hüzün sistemim Kankırmızıdan daha acı Daha kara.. Ama boşver bunları Neden buradasın sen Ondan haber ver Neden buradayım ben? Kim bilebilir ki bunu ..? Bir anda değil Yavaş yavaş hissede hissede Eklemlerimin kalbine sızan bu boşunalık Bu zehir yaş Beni Herkesten uzağa getiriyor Sessiz çığlıklar atmam için Kara yazımın Güzel doğada bir başına Onu seyrederek Ve asla onun misafiri veya sahibi olamayacağımı Gözlerimin önüne serip Göstere göstere Yanımda olduğu halde Kavuşamamak adına Ve aramızdaki Aslında herşeyin arasındaki O bilinmez gizemin buğusunda Düşüncelere ve düşlere dalmam için... Bunları da boşver. . Çok şey mi istiyorum ? Evet. Evet çok şey istiyorum. Çok zaman istiyorum aslında Fazla vakti olsun iyiliğin ve yaşamın Benim ve sevdiklerimin Sizlerin ve sevdiklerinizin yanında Ama kılıçla ayı yarmak kadar saçmalık bu Biliyorum.. Çünkü olmayacak Çünkü imkansız. . Kuşlar göç ediyor içimden Kendimin yarısı bile gidiyor kendinden Yapayalnız kalıyorum Yarım yamalak.. Diğer yarım ise Çökmüş toprağa dizlerinin üzerine Bir ağıt haykırıyor boşluğa Kalan tek gözüyle göğe bakarak Hayır bu yanlış Bu ayıp Kalk ayağa Kalk! Acılarını doğa duymak zorunda değil senin ! Düşürme göz yaşlarını sakın, Ölebilir papatyalar… ... Yorgunluk.. Dün gece ölmüştüm Ölünce rüya görmüştüm Kirpiklerim kapanırken Hiçliğe uyanmıştım. Doğmadan öncesi zihnimde gece Ama büsbütün bir gece Yani gezegensiz - maddesiz Işıksız. Kapkaranlıkta yoktu tasam Tanrı ne imiş Dert ne imiş Hırpalanmak ne imiş Bilmezken Bir çığlıkla Bu aşağılık dünyaya Merhaba dedim Uyudum gece Burada uyandım Okudum Aklım çalıştı Şaştım Öğrendiklerime değil sadece Öğrenebiliyor olmama ve aklıma Küfür ettim efendice İçtim.. Hayır bu 7 saniyeyi geçti Yaşamak rüya değil ! Yaşamak intihardır Karanlıkta kendini öldürmek Hawking değilim Zaten olsamda Açıklayamam bu fizik ötesini Ben neyim? Saat 00.00 Aklım sıfır Basbayağı çuvalladım Uzatmayacağım Yorgunluk Evet Hissettiğim sadece bu... ... Yeter. Uzun zamandır uyumuyorum. Bir kaç yıl kadar Ve tanışalı ve samimi olalı Varlık ve hiçlik ile.. Ruhum bitkin artık Yaşadığını unutan biri gibi Ve hislerimde Kısık ve derinler derini bir yorgunluk.. Öksürüklerle uyandığım uykusuzluklarım Beni savunmasızca attı bir acıya, Hüzün denilen hakiki illet Ciğerimi kanattı adeta.. Tattım.. Aşkı ve yalnızlığı. Battımm.. Dibine ve derinine onların. Türküler ve şarkılar Sevgi ve pişmanlık Uzağım hanımefendi İlgilenemem artık.. Hayır İstemiyorum Yaşadığım acı Yüz yılları aşar Ama ben bir an yaşıyorum O zaman gerek yok Susmaya Ve olması gereken Konuşmamak ses ile, Bu saatten sonra Bakışlar yeter Anlaşılmaya .. Ve Cevapsızdır bazı sorular... ... Bulutlar gibi... Ruhumda yanan ateş Söndü çoktan İntiharın basamakları Ayaklarımın altında.. Çok kısa sürdü diyemem Hiç sürmedi çünkü Şu mutluluğum sandığım Benim olmayan şey Meğer hayat alay edecek birisini arıyormuş, Talihsizliğim Hayatın talihiymiş Aldatmak ve acı çektirmek için Kullandığı bir kukla ! Bulutları izliyorum Durmadan göç eden bulutları Ve insanlar geliyor aklıma Durmadan göç eden Yerine yenisi gelen Ve durmadan göçen.. Bize hüzün yağar dostum bundan sonra Binbir türlü ismi olan Ve hissi Ilık bir rüzgar essede Gitsek artık Bulutlar gibi... .... Uzak.. Karşımda koskoca bir alfabe Bunlardan türetilebilinecek milyonlarca cümle Düşünceyi yazı ile aktarabilme , Zihinden zihine bir köprü Binlerce yıl geriden Binlerce yıl geleceğe uzanan uzun bir köprü Ama notasını bulamıyorum kendime uzanan harflerin Değil köprü Değil binlerce yıl uzanan köprü Bir milim bile yaklaştıramıyor bana beni Hani o asırları aşan köprünün O alfabenin En küçük çocuğu olan Harf denilen şey..! Belki de kelimelerle köprü olarak değil de Yani buluşmak kavuşmak için değil de Hep gitmek için kullanmıştım harflerimi Uyuya kalıp Bir köşede gözlerimi ovuştururken bulunca kendimi Geri dönüş yolunu unutmuştum çoktan.. Çok uzaktım artık Çok uzak... ... Kutsal Acı…. Süslü kelimelere gerek yok artık Çünkü acım çok net Süslü kelimeler sadece süssüz acılarıma Çirkin bir kıyafet olur.. Ahh şuramda Tam şuramda Bağrıma çöken hüzünden tonaj Ruhumu darmaduman eden.. Sıkıcı bir düş ama bu Yorucu ve tiksindirici Gök gürlüyor yarılacak sanki Gözleri ağlamaktan çatlayan ben gibi.. Ama umrumda değil artık istemiyorum da huzur, güneş Tüm manzaraları yakıyorum içimde Külünü saçıyorum hiçliğe.. Eyy benim kutsal yaram Eyy benim değerli acım ! ... Ruhum.. Bir yerdeyim. Birilerinin bir zamanlar bulduğu İsimlendirdiği zaman kavramı adındaki şeyin 21.20 sindeyim Saat olarak. Bedenimi çürüten sigaramı tutuyor sol elim Sağ elim ise Zihnimin aktardığı düşünceleri Görevini yapar gibi Yazıyor bu elektronik sayfaya Yukarıda ay denilen bir şey var Ötelerinde Mantığı ve düşünceleri aşan bir sınırsızlık Ruhumda kaybolmayı alışkınlık edinen sefil bir çocuk Tahta parçaları Betonlar Bütün ’izm’ lerden uzağım Eğer yakın olsaydım Sadece çileizm olurdu sanırım şuan yanımda Boşversene .. Mahvolmak oldum hep ben Kahrolmak oldum hep Mutluolmak yoktu yazgımda Çalan şarkı dumandan Kaan tangöze güzel söylüyor Allı turnamı. Şarkıdada dediği gibi; "Ah gülüm gülüm Yar gülüm gülüm Kırıldı kolum kolum Tutmuyor elim.." Ama benim ruhum tutmuyor Ah ruhum ruhum... ... Varolana yokluktan selamlar... Kısık ve derinden araştıran gözlerim Çözümlemeye çalışırken gördüğünü Dalıp gitmişti zihnim Görmemişti günün söndüğünü Bir ilahi gibi çalıyor içimde sesin Kutsal bir ayin gibi Ve bütün hücrelerim Sana secde etmekte Aklı ve hissi bir köşeye atmış Ne yaptığını bilmiyor gibi Ve gözlerden akan inanç yaşları ile Tamamen saf bir kutsallıkla tapınıyorum sana Senin bir cennetin yok ödül olarak Senin bir cehennemin yok ceza olarak Senin bir varlığın ve bir de yokluğun var Biri cennet biri cehennem olarak Tapınıyorum sana Tapınıyorum Aklımı kaybetmiş gibi Varlığımı kahretmiş Ve yokluğumu unutmuş gibi Ama Birşey var Beni olasılığımla çarpan Ve o ibadetin başından kaldıran Ve beynimi bilinenlerden öte döndüren Zil zurna sarhoş eden Bir şey var sevgilim Bir şey var Yokluğun, Yani varolmamışlığın , Ve benim aslında hiç doğmamışlığım Yıllar yıllar sonra Eğer bu yazdıklarımı biri okuyorsa Yani sen Eğer eline ulaşmışsa bu dizeler Yok olan birisinin Varolmamış birisine yazdığı bu dizeleri okuyorsan şimdi Kimsin bilmiyorum ama Sana selamlar olsun yokluktan Bu yazılar Yokluktan sana ulaşan sesimdir benim Kalk şimdi Yak bir sigara Ve hoşçakal Kavuşana kadar yoklukta... ... Gitme vakti.. 24.07.2018 Saat 20:30 Sigara içiyorum Tek ayağımı duvara yaslayıp Kulaklarıma takılı kulaklıkta Grup yorumdan Sıyrılıp gelen şarkısı çalıyor. Türkiye cumhuriyetindeyim İstanbul da. Uzun bir istinat duvarı hemen arkamda. Hiç tadım yok.. Bugün yağmur yağdı Susuzluğunu giderdi toprak ve canlılar Gökyüzü açıldı Bulutlar olay bitmiş gibi dağılıyorlar Mavi gökyüzü soyunmaya başladı Yavaş yavaş soyunuyor Çıkarıyor üzerindeki bulut kıyafetini Anadan üryan çıplaklaşıyor Ama o çıplaklığı pek sevmez Az sonra yıldızlı gece kıyafetini giyecek çünkü Birde güneşli gündüz kıyafeti var tabi Bütün bunların benimle bir ilgisi yok Olanlar için yazdım sadece. Benimle ilgili olan hiçbir şey yok, ben bile benimle ilgili değilim İçimdeki tarihe dönüyorum 06.10.1997 Ekim ayı Bir gece kondu Tokat’ın zile ilçesinde. Bir bebek Çığırtkan bir bebek doğdu İsmi gencay oldu Benmişim o Öyle dediler bana. İçimde ki o bebek Varolduğu gün hissetmişti sanırım Bu dünyanın aşağılık bir yer olduğunu Ve doğduğu vakit Ölmek istercesine çığırmıştı Mosmor olmuş çıldırmıştı. Ama insan oğlu susturmuştu onu Karnını doyurmuştu. Masallar anlatıp Heep uyutmuştu..! Uyandım artık Ve aradan 21 yıl geçti O çocuk şimdi büyüdü Öğrendi masallara inanmaması gerektiğini Kim olduğunu bilmiyor gerçi Ama olsun Bunada her neyse .. Bu istinat duvarına yaslanmış Ne yapıyorum ben? Hayatın tuhaf olduğunu Ve anı yaşamam gerektiğini Bilmem gerekiyormuş Toplum baskısı O bu şu ne der kaygısı Bunları atmam gerekiyormuş Biraz önce bir yerde okumuştum Güldürdü beni doğrusu Olsa atardım çünkü Ama sadece onlar değil Hayatım ve anlarımda dahil buna Benim hayatım yok Anlarım yok Yaşamıyorum ben Hayır.. Her neyselere iyi alıştım ben Her neyse Gitme vakti... ... Dönme vakti... Esen rüzgar dile geliyor Yaprakların kıkırdamasında Yerdeyim diyor Döküldüm artık Uçup gideceğim Un ufak olacağım İletişime geçiyor benimle Direnmekten halsiz kalmış göz kapaklarım O kapakların altından akan uykusuzluk Ve göz bebeklerimin sevimsiz Kuşkulu bakışları Gecenin bu yarısı Saat 03.00 ken Rüzgarı ve yaprakları izliyor Neden? Neden kabul etmiyorum geleceği Neden inanmıyorum huzura Gerçek gerçekten gerçek mi sorusu Tüm gizemi ve ağırlığı ile Kuşatıyor etrafımı Dünyayı bir kaç kez ddolaşabilecek olan Damarlarım Birbirine dolaşıyor bir anda Bir sigara yakıyorum Ve sadece ona odaklanıp Uzaklaşıyorum bu düşüncelerden Karşımda ki zifiri geceyi farkediyorum birden İlk defa görür gibi bir şaşkınlıkla Meğer ne kadarda ötedeymişim Koskoca geceyi farkedememişim.. Yak sinemi ateşlere - sedat anar Sevdim bu şarkıyı Taaa nerelere gitmişim dinlerken Baksana... Her neyse Dönme vakti... ... Düşleri... Pencere kenarında yol gözleyen Kadındım ben Şarap kadehinde onu düşleyen Erkekdim ben Gelmedi yolu gözlenen Gerçekleşmedi o sürekli düşlenen Sonra kadın olmaktanda Erkek olmaktanda vazgeçtim ben. Ne oyum artık Ne de bu. Bedenimin evi - topraktır benim Ruhumun vatanı kainattır Ve düşüncemin aklı Ki akıldaki düşünceleriminde bir aklı vardır Histir benim Kanıt istemeyen.. Ey kuş Ey rüzgarın yavrusu Biricik annenle Baban olan gökyüzünde Nereye gidersin böyle? Ey sarhoş Didiklemeyi bırak aklını Akılkakan mısın sen? Delik deşik ediyorsun kendini Ağaç kakan gibi Ama ağacı değil Aklını kakıyorsun Ve ordan yuva olmaz sana. Boyun eğiyorum yazgıma Teslim oluyorum herşeyimle Tepe tepe kullansın diye Çünkü o tepelerde ağaçlar var Ruhla görünen iyilik var Ve up uzuuun bir zaman Ömür kısa Uzatalım düşleri... ... Sussun... Geçer herşey Geçer ; Yavaş yavaş Akıp giden bir nehir gibi. Biter Biter oyun Çekilir perdesi Bitince son sahnesi. Şu gece yarısı Bilmem hangi dağda Bilmem hangi okyanusta Hangi yerde Hangi gökte Varolan Varolan bilmem hangi varlık Bilsin isterim Geçer Geçecek herşey Bizle beraber Hep beraber.. Esişini unutmayacağım rüzgarın Asla unutmayacağım mevsimleri Doğanın bütün canlılara sunduğu herşeyi Ve dünyanın içinde olup bitenleri Unutmayacağım Evren beni unuturken Ben unutmayacaklarımla unutulmuş olacağım Bende yaşayacak sadece Benle beraber Ölüler ama hiçlikte yaşayanlar olarak.. Şarkılar Kitaplar Şiirler Ve onu üreten insan bilinci Yorumlayan ve çözümlemeye çalışan hayvan türü insan bilinci Herşey - herşeeey Ruhuma nakış nakış aralıksız işlenmiş Ruhum bunlarla büyüyüp şekillenmiş Ve çürüyen benimden geriye Olmadığım zamanlardaki o şey canlanınca yeniden Yeniden olmayan biri olunca ben Dopdolu olacağım bomboş yerde Anılarım olacak bütün bunlar Anılarım ve bu korkunç kayıplıkta Kayboldukça keyif aldığım Sıkılmadığım Bana huzur veren ve özlem duyuran bir şeyler olarak Dünyadan - varoluştan miras kalacak.. Ama ötesini bilmiyorum Belki bunların hiç birisi olmayacak Belkide hiçbir şey olmayacak.. Düşlerimi ve düşündüklerimi hakikat yerine koyamam Onunla burada oyalanırım ancak Kim biliyor ki ölümden sonrasını? Ah eski çağların huzurlu kabileleri.. Derdi sadece doğayla ve yaşamla olanlar.. Öteleri düşünmeyenler 51 Ne dinin nede bilimin olmadığı Ne umudun nede umutsuzluğun olmadığı Ne olduğunu düşünmediği Sadece yaşamak Yaşamak Bütün tasası bu olan Ahh kabileler Ah avcı toplayıcılar Keşke sizinle yaşayıp yok olsaydım Keşke sadece diğer canlılardan nasıl korunurum Onları nasıl avlarım kaygısında olsaydım.. Kendine gel Ve durdur keşkelerini Elimizde olmayan yazgıya Keşkeler savurmak boşuna.. Herşey yok olacak Olsun. Geçecek herşey Geçsin. Susacak herşey Sussun... ... Bomboş... Uçup gittin ... Rengarenk bir kelebek olarak; Bir düş gibiydin Bir düş’tün Bir daha yaşanamadın Bir daha yaşamadın Gittin sen.. Bir daha gelmedin düşlerime Düş’tüğüm bu denize Ve sonra Üşüttüm ben İşitirken sesini rüzgarda.. Şimdi çıldırtan sesini dinliyorum zamanın Akıp giderken ruhumdan. İçim bomboş ... ... Neden... Öyle yitirmişim ki Öyle kaybetmişim ki kendimi.. Canım hiçbir şey istemiyor. Hiçbirşey. .. Öyle bir boşluğun içindeyim ki Öyle anlamsız geliyor ki Herşey olduğu gibi Bütünüyle üstüme geliyor Ve kaçacak yerim hiç yok.. Bir tek entelektüel sohbetler Hafifletiyor bu bilinç ağırlığımı Sohbet bittiğinde ise Daha büyük bir ağırlık çöküyor üzerime.. Eskisi gibi miyim Değil miyim bilmiyorum Eskisi ne Şimdisi ne Bilmiyorum. . Varoluş çınlıyor kulaklarımda Ama gözlerim hiçliği seriyor zihnime Duyularım karmakarışık Duygularım bir acayip.. Çözümün yanında olamıyoruz Bu sorun çözümsüz.. Kıymetsiz birşey gibi herşey Herşey derin bir değersizlik içeriyor Saygıdan sevgiden miğdem bulanıyor İğrenç bir bataklığa batıyorum.. Neden bu kadar yok oldum ki ben? ... Kıyamadığım... Çok ince bir farkla tutunduğunu sanmak.. Ve delilikten yada akıldan sıyrıldığını sanmak.. Aslında her seçimin aynı yere çıktığı apaçıkken Ortada donuk inancınla kalmak.. Esiyorsun içimde Ve küle dönmek üzere olan aşkım alevleniyor Parlıyor birden bire Tutuşturuyorsun beni- yanıyorum.. Aç sanat oynamaz. Yemeği acıdır onun. Acı varsa vardır sanat Hüzün varsa yaşar o.. Can çekişen bu dizeler Acım sayesinde diriliyor Sen sayesinde yaşıyorum Sensizliktir sebebi hala varoluşumun.. Delisin sen veya duygusuz Bir taş gibisin - hep aynı yerde duran Ve hissettiğim O derin ağırlığını.. Ama bu hayat denizinde Beni dibe çekip batıran bir taşsın Ve kötü olarak adlandırılabilinir olan bu durumun Bana boğulmayı sevdirdi.. Ah olmayan sevgilim benim İsmini cismini hiç bilmediğim Sensin beni bilgi denizine Bir taş gibi atıp - batıran.. Sevişmek veya sarmaş dolaş olmak Konuşmak ve kıskanmak Sexs veya anlaşılmak Senden bir isteğim yok benim bunlar gibi Sadece bakmak isterdim Sadece bakmak Gözlerindeki o derin sonsuzluğa Ve dalıp gitmek isterdim Dokunmadan sana.. Donsun isterim birbirine bakan gözlerimiz Donsun öyle Ahhh kıyamadığım Sen hiç varolmadın ki... ... Olmayışıdır.. Herşeyi biliyor Herşeyi en güzelce ve sonsuzca tadıyor Olsaydık bile Bu içimizdeki birazı dinmiş can sıkıntısı yağmurlarına - şiddet katmaktan başka ne işe yarardı ki ? Ancak inanmak ve kabul edebilmek bu yağmuru - sıkıntı yerine güzel bir manzaraya çevirmez miydi? Sahip olmak, gerçekten sahip olmak sunmaz mıydı bize huzuru? Ve şimdi bütün bunların Belkide hiç doğmamış bir varlık tarafından yazılmış olması, Ruhu derinden sarsan bir çöküntüden başka bize ne sunabilir? Herşeyin bu boşunalığının çırılçıplak bir resmini önümüze sunmuyor da ne yapıyor? Belkide tek hakikat- bir hakikatin olmayışıdır... ... Gibi.. Alkol içmediğim zaman başım dönüyor. Kavramsızlığın ağırlığıdır bu içimdeki. Nereye gitsem Kimle konuşsam Ne görsem Ne duysam Heep acıı. Yaşamın ötesinde ve yaşama sığmayan bir bilincin yazgısıdır bu. Çünkü gerçek, acıdır. Öte bilinç ise hakikati, acıyı görür bir tek. Umursamaz bulutlar kahkaha atar gibi gidiyor oysa, Tam da ağlanacak vakitken. Kabuk bağlayınca yaramız, ölüyüz demektir. Acı çekiyorsak hala Gayet açıktır, yaşıyorduruz biz. Bu umarsamaz ve önemsizleştiren yoğun acılar dünyasından payımızı aldık biz.. Ne midir o? Hiçlik. Artık şarkılar, resimler, kitaplar ve özetle sanat ve anlam , uzaklaşsın bizden, Yada benden, çünkü dersi dinledim ve anladım ben. Aldım dersimi, aldım ruhumun ölçüsünü, ne kadarda aciziz. Birbirimizden başka etkilenip etkileyeceğimiz hiçbir şey yok. Bir şeye bırakmalı şimdi kendini, Rüzgar gibi, Su gibi, Zaman gibi. . "Bugün ölen çocukluk arkadaşım-ışıklar içinde uyu, artık mutlu olabilirsin, çünkü öldün..." ... Yol... Yazdım Çok sürmedi Sildim. Daha sonra tekrar yazdım Ondan sonra tekrar sildim. Bu böyle yarım saat kadar sürdü Sonra yazıp yazıp sildiğimi yazdım Bu hala sürüyor. Ahh hayatım Dastananın ki gibi geçebilse Yada Dandini gibi savaşçı olma arzusuyla yansa tutuşsa Veyada olmadığım şey gibi olabilsem İçimdeki özlem Hiçbir zaferin olmadığı Hiçbir kazananın ve kaybedenin Herkesin dilediği gibi yaşadığı ve ölmediği Suçun ve cezanın Bilinmesi gerekenin ve bilinmemesi gerekenin Varın veya yokun Gizemin veya hakikatin Olmadığı Basit , tok, mutlu toprakların yolunu bulabilmek Bir çeşit yolla O topraklara varabilmek Kimsenin ağlamadığı Kimsenin kaybetmediği O bayraksız ülkenin O haritasız dünyanın denizlerine Yelken açabilmek.. İçimdeki şeyin olmak istediği yer İşte burası İçimdeki benlerin kalmak istediği ben Burası.. Ama düşlerde bile yok oraya giden bir atlı Bir uçak Bir yol... ... Musunuz..? Bir masalım ben Bin bir gece masallarının birinde Bir krala Her gece söylenen. Masal sona erdiğinde Söyleyende Dinleyende Ölecek. Küçük tarihimizde Ben kalacağım bir tek Evrim geçirerek Söylenmeye devam eden. Sonra bende öleceğim Tarihte. Evren öldüğü gün Yeni doğan bir evrende Tarih masalı tekrar dirilecek Başlayacak tekrar açlık Başlayacak savaş Akacak gözyaşı Yanacak yürek Bitmeyecek bu masal Her gece tekrar dirilecek Halbuki bin bir gece masallarının Binincisi ve son gecesinde Masalın bitmesiyle beraber Herşey bitsin isterdim Masalla beraber. Bu yakıcı ve nemli yaz gecesi ! Hiçbir şey vermiyorsun bana sen. Ey kış kara kış ! Hiçbir şey hissetmiyorum sana ben. Ey rüzgarın ülkesi ! Esip durmanın şehri ! Sonbahardır onun ismi Senden bir şey istemiyorum ben.. Açan çiçekleri Kaplasın yeryüzünü Sarsın bir sarmaşık gibi Doğuyu, Batıyı, Kuzeyi-Güneyi Kuşatın dört bir yanı bucak bucak Eyy ilkbahar.. Ama ellerinizi çekin üzerimden Terkedip gidin zihnimden Bende size aşk yok artık..! Anlamıyor musunuz beni Bininci masalın sonuncu gecenin The end’in son mevsiminin Ağır Yanık Ümitsiz Karamsar şarkısını gözlerimdeki Duymuyor musunuz? Gidin Tanrı aşkına Gidin Doğa aşkına Gidin Sevdiğiniz ne varsa onun aşkına ! Gece Tanrısı son sözünü söyledi Hiçliğin nakaratını içime nefes eyledi Bu nasıl feryad-ı figandır Yoksa duymuyor musunuz? Şanlı tarihin - şanssız talihini Dünya denilen cehennemin - iç halini Evrenin - insanı delirtebilecek derinliğini Ve herşeyde ki büyük - hiçliği Görmüyor musunuz? Şimdi bir ninni Uyunulacak bir bağır Herşeyi unutacak bir an Ne de güzel olurdu Biliyor musunuz...? ... Benim... Eriyen buzun yere düşen soğuk damlaları Bugün yanan yüreğimin içine damlıyor Ama sönmeyecek içimdeki yangın Bütün kutup erise bile içimde. Çözümü çoktan ölmüş bir acıdır bu Zamanı geri alamamanın Ve unutamamanın Yakıcı ıstırabı.. Doğunun çöllerindeki kumlar kadar çok Ve onlardanda yakıcı Bu dert çölünde, içimdeki Kutuptan gelen biri gibiyim buraya.. Ne yapacağını Nasıl dayanacağını Neden ve nasıl burada olduğunu Bilmeyen bir yabancının eti , kemiğiyim ben Kendi içinde yabancı çöllere sürülen.. Yüzüm kutup kadar soğuk ve donuk İçim çöl kadar sıcak Kahreden zıtlığın arasında Ruhum sarhoş.. Gözlerimde ki ufkun ve bakışın Kendisini sınırlarlayan bir çizgisi yok O gider hep - durmadan gider Derinlere - taa derinlere..! Aşk acısı çekseydim keşke Açlık çekseydim keşke Bütün ama bütün acıları çekiyorum ben Bir acıda kalabilseydim keşke..! Ipıslak bir omuza ve zihne sahibim Gelip bana ağlayanların Gelip derdini anlatanların Bir sınırı olsaydı keşke..! Ama ben ağlayamam hayır Hayır kimseye ağlayamam Çünkü onlar ıslanmakla kalmaz Boğulur, boğulurlar onlar Bu dert selinde.. İki şaşkınlığım birbirine bakıyor şimdi Birisi hala nasıl yaşadığıma şaşıyor Diğeri hala yaşadığımı sandığıma Ben ise ikisine birden.. Kullandığım uyuşturucum düşlerimdir benim Etkilendiğim şey-hiçbir şeyden etkilenmeyişim Heşeye sevgi duymam doğru fakat Hiçbirşeyle samimi olamadığım -gerçeğimdir benim.. ... Yutkunamıyorum. . Cennet dedikleri dünya bir cehennem. .! Cehennem dedikleri ölüm cennet olmasın sakın? Küçük çocuklar tecavüze uğrarken - izleyen ! Tanrı dedikleri bu olmasın sakın? Özgür irade yetişkin akıldadır Bu sınav dediğiniz illette Tecavüz eden kötüdür lakin Tecavüze uğrayanın ne suçu vardır ? Direnenin adı çıkmış teröriste Hakkını arayanın adı ise vatan hayinine Patronların elinde koca bir liste Sömürülecek olanların adı halk olmasın sakın? Öl yiğidim öl - Cennet seni bekler ! Bu kan bu vahşet içimize işler Kandırdılar seni , huri ile, şarap ile, ölümsüzlük ile Seni kandırıp ölüme göderenleri koca servetler bekler..! İnandınız hepiniz - inanmak istediniz ! Sahteyi - hakikata yeğlediniz ! Onun içindir ya; Sömürüldünüz, ezildiniz kaybettiniz..! Kes umudunu göklerden ! Uyan proletarya- uyan halk Görünmeyene inanmaya kalktın Hey acaip- görünene bak ! Yüzyıllardır bu böyledir İşin asıl özü cahilliktir Bu halen böyle giderse Görüp göreceğiniz yine caniliktir.. Süs gibi duvarında asılı olan kutsal kitabını İndir oradan oku bak Okurken her insanın kadın erkek Eşit olduğunu unutma sakın.. Köleliğin yasaklanmadığı- doğal olduğu Kadına şiddetin ve ayrımcılığın olduğu Hayvana hakaret edildiği Ayetleri gördüğünde korkma sorgula bak ? Ve daha nice akla sığmayan emirleri Anlayınca aklın görünce gözlerin İnsan uydurması ve halk susturucu Akıl kısıtlayıcı bu şeyden kurtul artık.. Kurtul , kurtul ki Birileri doymak bilmezken yavruların açlık çekmesin, Kurtul , kurtul ki Sömürenlerin çocukları tangolu kızlarla eğlenirken, senin evladın VATAN BORCU ! KUTSAL ŞEHİTLİK MERTEBESİ ! altında ölmesin.. Kurtul, kurtul ki 4 kadınla evlenmek helalken- sevgili olmak haram kalmasın ! Kurtul ey halkım ; Aklına kazıdıkları bu bağnazlıktan, Eşit haklara sahip olunuz Zengin fakir kalmasın Canlılara vicdanlı bakılsın Ölümde yaşamda eşit olsun Çocuklarınız fabrikalarda can çekişmesin Bilim ile aşk ile yaşayın.. Diyordu calvino leonel. Ama uykuda olan ben Kimi - koca halkı mı uyandırcaktım ? Bu imkansız. Bu nasıl bir düştür. ! Hepsini bir bardak kahve içerken düşünmem Nasıl bir iştir..! Elena; Bu şehirde boğuluyorum Bir tek senin yanında - kayalıklarda nefes alıyorum Hemen gelmeliyim yanına -hemen.. Hayat kursağımda kalıyor Yutkunamıyorum.. ... ( 2018 senesinden kalan, Matruşka’mdan olan tüm şiirlerim... |