Gökkuşağına Siyahı Eklemek İçin...
Güneş yavaş yavaş suya batıyor
Ay yavaşça geçerken, Sahilde tek başınasın. Gün batımı, uyuklayan sular Bir yaz akşamı hazırsınız Denize bakarak rüyalara dalmak için. Düşüncelerin hayallerine handikap Geçmişi düşünüyorsun Ve belirsizliğin geleceği Düşüncelerin morfin gibidir Bunu düşünmek gibi, hayretle olacak Uzanın, gökyüzüne bakın. Bir kez kendinizden kurtulun Bir kere unut, her şeyi Sadece ebedi eve bak Sadece ebedi ev, Yıldızlara bakmak kendine bakmaktır Kelebekler gibi Gökkuşağı gibi, onlar sonsuzdur. Gözlerinde bir sürpriz var Şaşırmış görünüyorsun Aklın donmuş gibi, devam et Gökyüzünü işte böyle seyret İşte böyle Dalgın, şaşkın, donuk ve hayretle. Kedi aynada kendini görünce nasılsa Sende, göğe bakınca öylesin Zıplayıp dokunmak gelir içinden. Küçük bir böcek geçiyor yanımdan Gayet sakin, acelesiz, umursamazca Ben onu seyrederken dikkatle O, yemeğini sırtlanmış gidiyor Gayet sakin, acelesiz, umursamazca Ne olduğunu, nerede olduğunu düşünmeden. Ne tuhaftır, biliriz öleceğimizi Sevdiklerimizin öleceğini, hepsinin Biliriz, bu hayatın acımasızlığını Soyguncuları biliriz, tokları bilir Emekçileri biliriz, ekmek için tükenen Biliriz bu dünya, direnmedikçe aşağılık bir yer. Acıları biliriz, yaraları kapanmayan Çaresizliği biliriz, bunalımı Özlemi biliriz, sevdayı biliriz, umudu Dünyada herkes öğrencidir Kimisi akıllı, kimisi kurnaz Kimisi saf, kimi iyi, kimi kötü Öğretmenler ise doğa, zaman ve hayattır. Kendini oyalamaktır şiir yazmak, Kimi zamansa, kendini oyalamak isteyenleri oyalamaktır , Bir gidiş var, saatin gelmesi beklenir Kimisi yazarak, kimisi okuyarak Kimisi severek, kimisi savaşarak Oyalarlar kendilerini, saat gelene dek. Bilmesin kimseler bizi Duymasınlar, görmesinler Kediler gibi ölelim biz seninle Kimse bilmesin öldüğümüzü Gitti , bir daha gelmedi desinler Doğuşumuz gürültülü olmuş Ölüşümüz sessiz ve kimsesiz olsun. Gitti desinler ve dönmedi Kimbilir nereye. Güneş tamamen kayboldu şimdi Sıcak , nemli ve yıldızlı bir yaz gecesi Yıldızlar ve gökyüzü işte orada Denizin başı ayaklarımın ucunda Şimdi uzandığım bu toprak yarın Ağzını açacak büyük bir iştahla Beni yutacak ve öğütecek zamanla Uzandığım kumlardan biri olacağım. Ne diye kendi ürettiğimiz anlamları yine kendimize dayatıyoruz? Arıyoruz, ne neyi aradığımızı ne de niye aradığımızı bilmeden, Eğer üst akılsa aradığınız Evren, akılsız bir beyindir dostum. Gezegenler ve meteorlar Birbirine çarparken sürekli Çıkan sesler ritmikleşir ve Melodilik bir ses dalgası çarpar Evren denizinin kıyılarına. Her gezegene vergidir müzik Evren, korkunç bir bestekardır Yapmanın ve yıkmanın Var etmenin ve yok etmenin sesi Ama yinede severiz müziği ve evreni. Sonsuz yağan bir yağmurdur bilgi Ki hiçbir göz görememiştir Bu yağmurun dinişini, Ipıslak ölür kimisi Kimisinin elinde şemsiye ve kupkuru Âlim ve cahil İyi ve kötü İşte, gezegenimizin öyküsü. Şiir yazmayı seviyorum ama Bazen düşüncelerim kaçıyor benden Bazende bir kelebek gibi Omzuma konup, kulağıma fısıldıyorlar. Şiir, Beni güneşten koruyan gölgemdi Terimi silen ıslak ve ferah havlum Kuruyan bedenime can veren su. Ondan hiçbir yerde, Hiçbir koşulda vazgeçemezdim. Ama bazen yazamıyorum, Hissettiklerimin ağırlığını ellerim kaldıramıyor, Kalemim, düşüncelerimin altında ezilip parçalanıyor. Hayatı uyuyorum. Gece hayat yok, ben varım Gündüz hayat var, ben yokum Hayatı uyuyorum. Gözlerimin içinde güneş batıyor Ezeli karanlık her yere hâkim oluyor Uyurken sarmaşık gibi Kirpiklerim birbirine dolaşıyor. Bu aralar çok yorgunum Fiziken ve ruhen üzerime ağırlığı bile Hafif gören diye tarif edebileceğim Bir ağırlık çöküyor. Kalkamıyorum. Hayata koşuyoruz ölümlü bedenlerle Görüntüler iç içe giriyor kafamda Kilitli kapıyı açmaya çalışıyorum Bu kapı kırılmaz ve anahtarsız. Umut , yaşadığın sürece vardır Yaşamın dışında umut yoktur Bunu bana kitaplar değil Hayvanların gözleri öğretti. Yaz gecesi, sokak lambalarının Perdelerden sızan huzurlu ışıkları Radyoda çalan yabancı slow şarkı İçinde bin bir türlü ânı, düşünce his. Bize rahat yok, huzur yok Kalbimiz gibi atıyor içimizde şüphe Hiçbir şeyden emin olamamak ve aynı anda herşeyi içinde barındırmak... Bu izahsız derecede deliliktir. Gerçek, delirtirse seni, delilik gerçektir. Doğayı anlamak gerçekten, Herşeyi anlamak demektir. Adına doğa dediğimiz bu şey Varoluşu cismen biçime sokar, Ona can verir, şekil verir, ömür verir Doğa, bütün canlıları kapsar Bütün cansızları kapsar Doğa, dünyada ki değil yalnızca Evrende ki doğadan da bahsediyorum Hem ayrım yoktur Doğa doğadır. O heryerde. Ama bütün bu olayların örüntüsünde Gözlerimizi ayrıntılara diktik hâliyle Niçin? Onun özünü kavrayabilmek için, tüme varmak için. Arkamızı dönsek belki, görürdük o kadar yorulmadan varacağımız yeri. Kelebekler uçuşuyor kafamda. Not almadım, kayıt tutmadım Öğrendiklerimi kafamda tuttum Genelde de hâliyle unuttum Dünyaya bilgisiz geldim Dünyadan bilgisiz gideceğim Öğrendiklerim benim değildir Dünyanın dedikodusudur onlar Benim hiçbir şey bildiğim yok. Neden tiksinir, neden korkarız? Filmin konusu zaten kan ve ölümdür Savaşlar, hastalıklar, doğal afetlerdir Bir plak gibi dönüyor dünya Milyar yıllık bir şarkı söylüyor; "Korkun boşa, cesaretin boşa, sevincin boşa, üzüntün boşa, umudun boşa, isteklerin boşa, hâyallerinle birlikte öleceksin bağrımda..." Şarkıyı duymayanlar kimdir? Gören körler Duyan sağırlar Anlayan ahmaklar Sömüren ahlaksızlar İşte arkadaşım, herşey o kadar da boş değil. Şarkıyı duyan ve filmi görenler, yani onurlu yaşamı hak eden tüm emekçiler. Özündeki madde ve her parçacığı atomun, varoluş doğasının yasalarına göre, kaos dahi olsa evren, bir varlık olarak saygıyı hak eder. İşçiler, köylüler, emekçiler, haklarını alsınlar, birleşip savaşsınlar. İçime kelebek istilası başladı Gökkuşakları uçuyor içimde Kanatlı gökkuşakları ve kanatlı Işıl ışıl rengarenk güneşler. Aydınlanıyorum Her yerimden ışık fışkırıyor Böyle kalacağımı zannederken İstila başka yöne çark ediyor. Yeniden kara bir gece oluyorum Yeniden uykulu ve yorgun Yeniden şiir yazan biri Yeniden hayatı uyuyorum... Siz Şiirlerim ve sevdiklerim Siz Yazılarım ve müziklerim Siz Şimdi burada kalıp bekleyin beni 180 gün sonra geleceğim. Ne desem Yok ki bir diyeceğim Ben ölümün ve yaşamın göğsünde Sevdim her birinizi tek tek Bugün bulutlar gibi gidiyorum Yarın rüzgârlar gibi geleceğim Ben varlığımı sizinle Sevdim, seveceğim. Yazacağımı yazdım çünkü Diyeceğimi dedim çünkü Çünkü ben biraz büyüdüm artık Çünkü yapmam gerekenler şeyler var Çünkü askerim şimdi ben Sistem için tercih hakkım yok Çünkü gitmem gerek, gideceğim yere Seni aşkımın ateşine sarıyorum Üşüme , bekle beni geleceğim Aradan günler geceler geçecek Burada olduğu gibi orada da ben Bir seni bilecek, bir seni seveceğim Ama özlemim paylaşılmalı Seni özlediğim kadar olmasada Sevdiklerimi özleyeceğim. Gökyüzü yine aynı Her zaman aynı kalacak Bulutlu, güneşli, yağmurlu ve karlı Bilmem, belki rüzgârlı Gökyüzü mavi, mor, gri ve sarı Gökkuşağında eksik olan siyahı Eklemeye gidiyorum... Not; Askerlik görevi nedeniyle 180 gün boyunca yokum, şimdilik son şiirimdir. Saygılar ve Sevgilerimle. |
Gökkuşağı nın siyahının pençesinde hayallerim asılı kaldı..
Demiştim bende bir şiirim de.
(: sağlıklı günler dilerim