'mezar taşında bir gülüm'Ne zaman unutsam, keskin bir kömür kokusu siner ciğerlerime yol da ne uzun nene, mezar taşında bir gülüm sürüden ayrı düşmüşüm gayri ayrılıklardan duvarlar ses etmez bir gülün kokusuna, meğer bir ömür yitirmişim gurbet böyle bilinir nene, mezar taşına yazılsın bu nağme. Gelmeyeceğim dedin, gelmedin hani hicranının lafı olmazdı da hangi şehre varsam ayrı bir yalnızlık cezamı taşır ömürden geriye mahpusluğum hiç bitmedi ülkeme seneler sayarım sana, insanlar bir de insanlar; kimi mutludur yuvalarında kimi hep birini beklerler odalarında kimi için artık çok geçtir, yalnız duvar gelmez de vaktin seyrine ince bir âr Yiten, bir paletin dişleri altında memlekettir bombalar çağına gelmişsin, gülmek yasak; kolkola biraz mutlu olmak için halay nicesi şatafatlı köşkünde eder alay bir yazma, bir ekmek; nerededir namus çıkarıp vermez insana teselli kamus be hey öldürün der beni, öldürün yaşamaya gelmemişim bu cihana hüznün bir diğer adıdır bu coğrafya hangi rivayete misafir olsa kulağım uygarlığın yüz çevirdiği mekan olurum beni anlamaz hani hep bir sevdiğim nene, ne zor iş imiş meğer anlaşılmak gönlümde tutamam der, saçmalarım renkleri elime yüzüme bulaştırırım ak olur karam, al olur maide yazmam hayat ince bir yol olur, uzar da uzar gözlerimi silecek gibi uzanan çınar senden bir ninni söyler ulu ihtiyar Ne zaman düşsem, ardı ardına yakar cigaram nefesimi bir kül olmayı arzulatır bana yanmak ne zor iş nene, önce dayanırım, güçlüğü nerede derken bir bakmışsın yıllardır yanıyorsun yıllar sırtında bir akrep gibi dolaşır türküler ürkek ceylan gibi kaçışır sözler hiç verilmemiş gibi yabandır unutuşun sanatıdır bu sürükleniş insan aldanışa bile özlem duyar mı nene, kollarına bir ülkenin kaderi sığınır ümit, dağlarından su içmeye inmiş bağrı açık, terli avuçlar siler alnını da ne hoş bir güzelliği vardır acının tuluğuna ince belli demler hazırlanır bir söz bin sükut eder gül yollarına koynunda acıbadem kokusu; toprak olasın gül bile hayret etmeden salınır üzerine dikenleri kendi gibi al kanlara boyanır ellerimle nene, ellerimle sevememişim dilimde ağıt olmuş, semaya yakmışım koşmuşum uzaktan, sana gelip bakmışım ellerimle toprağını tek tek karmışım bir rüya gördüm deyip, bin rüya yaşamışım koynunda uzanan yılana sır vereyim mi, sükuta pek yakın gülü harap edeyim mi, yüzüne kanlı ellerimle su serpeyim mi, ben cümle yitiklikten yorgun düşsem de ak saçlarına gönlüm karasını süreyim mi? Ne zaman bilsem, ölümüm olacaktır bu darlığın varlığı, var olmak ne zor yokluktur nene mezar taşında bir gülüm gülüşümü sen de düşürmüşüm gayri sevdalardan hayır yok bana. |