Masada saat
saatte zamanın hüznü
Sorgularım umudun doğumunu
yüreğim çatlar gürültüden
Sürmek istedikçe kendimi ötelere
bulamam yolun ucunda yol
Başka bir dünyadan
içeri bakar gözlerim.
Başka denizlerin
vapuru geçer içimden.
Derinlerde bir çocuk ağlamasına
kulak kesilirim.
Biliyorum ki diplerde sınır yoktur.
İpe dizip şiirlerimi
taşıdığım gönlümle uzanırım O’na.



Unuttuğum gri yorgunluklara
mavi bir çizgi çekip
Söyleyemediklerim diye
bir dağı yollarım coğrafya kitaplarına.
Güzel uyuyup güzel uyandıkça
eli elimde yanar şafak yangının
batırdıkça ayaklarımı suya.
Acılanmış yılların
sözleri durulanır sevda süzgecinde
eceline erdikçe ateş kendi gücünde.
Gül ve diken sevişmeleri
Çoğalır çocuğun okşadığı bahçede
Filizlenmeye başladığında anlarsın
gerçek tohumun atıldığını.
Süveyda düşer enfiyenin masalına
hapşırdıkça çok yaşa dersin
Söz ile ses arasında edilen duaya..!


Ferdaca