mezbele
ömrün mahzeninde ez(v)a kavrulmuşluğum
kaç bin yıldan kalma omuzlarımdaki bu yük göğ(s)üm yorgun, zaman aşırganı omuzlarım kekre bir tat, üşüten bir lodos içimin akşamları giyinsem, esvabım firkat konuşsam, lisanım eğreti derdim anlaşılmaz benim eski çağdan kalma bu lirik hal yeniyi teğet geçer mi mecal özgül bir ağırlığı var avuç çizgilerimin lakin… ruhumun duvarlarında dilsiz sancılar mitolojileri dizginleyen yasaklı bir sınır d(b)ağ suskunluğu, illiminate sırrı kim bilir… bana böyle bakma, bütün büyük trajediler kalabalık suskunluklarda saklı neşterde yara izi, acısı içimde yüzün falak’ın çürümüş yakasında parmak izin sirk alanı, miras listesi kalbimin arkeolojik kazılardan kalma bu, benim ellerim bir ömrü yağmalamak ganimetmiş dediler haydi yağmala o halde beni çözülsün da vinci şifresi bitsin bu nimetten mezbele hallerim sonra… cidar bir sessizlikle atılsın ömre zar ister ise düşeş gelsin, neyler ki bana Hazar Murad’ını almamış, Nil’e sevdalı yazar ruhum Barnanez’den eski, bu eller mezar mı kazar ey ömrüme silikat, çevir kürek boynunu bir avuç toprağıma birazda çimento kat sızlamasın yüreğin, üstümü çabuk kapat geç kalmazsın böylece seni bekliyor hayat. |
konuşsam, lisanım eğreti
Anlam dolu bu güzel şiirinizi beğenerek okudum kutlarım Hocam
Emeğinize yüreğinize sağlık
Selamlar saygılar....