BİR SABAH BİR ÖMÜR GÖTÜRDÜLER
Korna sesleri kimi çağırır,
davullar,zurnalar... Kimi çağırır… Bir sabah... Kırıkhanlar,Çiftetelliler ve Mevlanalar eşliğinde, büyük tepeleri ve boğazları aşarak götürdüler seni. Belinde rengârenk kuşaklar, elinde yalancı çiçekler… Gözlerin, aşina olmadığın gözlere bakıyordu, ellerin, hiç bilmediğin elleri tutuyordu… Bir sabah, Köyümün tozlu yollarından, Gösterişli konvoylar ve oyun havaları eşliğinde, Büyük bir ovadan sıyrılarak, Ve dağları aşarak götürdüler seni. Gülümsüyordun yine de üzerine titreyerek yalnızlığın, Ve kedere eş burukluğunu duyarak sancılı yarınların. Bir ara… o ay ışığı bakışlarınla öyle bir baktın öyle bir baktın ki, darmadağın yığılıverdim açığa. Orada öylece umarsızlığına çığlıklar atarak yüreğimin. Oysa ben seni bir ilkbahar akşamı kırlangıç sesleri eşliğinde sevmiştim. Gülümsüyordun henüz özlemlerinle emzirirken gençliğini, Ve can olurken her seferinde alacakaranlıklarına akşamların… Sessiz sedasız, yalın ayak bir çocuk gibi ve iz bırakarak taşıyordun uzak yarınlara yüreğini. … Bir sabah, Alkışların konvoya durduğu bir yol kenarında toz yağıyordu gönlüme. Ve buz kesen bakışlar arasında seni çiziyordum anılarıma, Söğüt dalları gibi sararıp soluyordu betin benzin. Ve birer yaprak tanesi gibi savruluyorduk ikimiz de. 2003 |