HÜZNE DURUR YÜREĞİN
hüzne durur yüreğin senin de bir gün,
sevdaya, hasrete... ve o an, bir akvaryumun suyunda kalır düşlerin, bir keman sesinde, bir sabah yelinde... ama balık olmak istersin yine de sonsuz sularda, ya da gizemli bir rüyada kan kırmızı bir gelincik. ve yalnızlığını yaşadığın bir akşam, bağışlarsın yüreğini esmer çocukluğunun. bilirsin sen de, ayaklarındaki bağın pranga olmadığını. derinliklerinde bir yerinde ömrünün, en keskin çığlıkları zincire vurmuşsundur aslında, acıtsa da canını kör bir akşam acıtsa da sağır, çirkin zifiri karanlıklarda... ……. oysaa... oysa bir papatya falı değildir yaşadıkların. ya da bir cam fanusta bir kahinin mucizevi söylemleri de... nostaljik bir tuval de değildir baktığın... şekilli şekilsiz fırça izleri de... ...... şimdi kim inebilir ruhunun derinliklerine, kim görebilir enginlerinde yüzdürdüğün gemileri.. ki arşa yükseldiğinde sessiz haykırışların. arşa yükseldiğinde sen de yaşadın, bakışlarının arasında tüyü bitmemiş sevdaları vurdular, ve al kanlar içinde bıraktılar sokakları. sonra bir gölge gibi eğilip üzerine, soysuzluğunda ateşe verdiler düşlerini.. ama yine de... yine de bir bayrak gibi taşıdın umutlarını yüreğinde. bir bayrak gibi doruklarında ömrünün... ve dudaklarında... dudaklarında bir deli rüzgârın hikayesi... henüz dünyayı yeni keşfetmiş bir yıldız gibi, el değmemiş, ve tertemiz bir geleceğe kayıverdi. 09.12.2008 |