karanlık..Ay ışığının hiç doğmadığı sakin ve çığlık atan geceler, Sesim yankılanırdı soğuk duvarların akislerinde Gece ikiye bölünürdü, yıldızlar düşerdi, Paramparça olurdu bütün çarpışmalar ve sonra savaşlar. Bir benlik yitimiydi bu felsefenin koyulmamış adı Soğuk rüzgarların hiç dinmek bilmeden estiği, Her tarafı kırıp döktüğü, Her tarafın korlar içinde yanıp tutuştuğu, Sesimin tükendiği, Ara sıra da sözün bittiği yerdi. Şimdi bu karanlık gecenin içinde Sessizliğim beni kederin kendi çıkmazında hançer gibi deşiyor, ne söz kalıyor geriye ne de sükunet Yaralı bir güvercin gibi kanadım öyle kırık ki Kanayıp duruyorum. Ve Akan kanımın küçük göletler gibi Bir şehrin bütün sokaklarına, Bütün sahillerine, Bütün köprü altlarındaki mazgallara Nasıl doluştuğunu izlerken Ölen insanların cesetlerine Boş gözlerle bakıyorum. Gecenin hırçın sessizliği, Seri bir katil gibi Yüreğimi binlerce yıldır Dört duvar arasında yatan bir mahkum gibi silip götürdü kimi zaman da ne merhamet bıraktı nede bir tanrı.. Nereye dönsem orada siyah renge kuşanmış bir cinayet Sonrası da ; Ölüm,yıkılmışlık,çığlık… Yani tanrısız bir rüyanın kabusu. Hiç izlediniz mi böyle bir filmi? 16 ocak 2019 İZMİR |