HAVADAN-SUDAN VE ESAS MEVZUDAN
/kalemin dili tutulur., yürekteki rüzgar gülleri dönmeye başlayınca/
---şair ne yazabilir bu durumda ., havadan/sudan başka… “duman sarmış şu karşı dağın başını” diye başlasa bir şiire o dağın buz tutmuş koyaklarında bulur kendini birden… ağır başlı bir kuş kanadında tüy gibi öylesine kendi halinde sazını alıp bildiği her türküyü çalıp-söylemek geçer içinden ama şömine ateşi gibi bir ‘yar’ yatağı gelince gözünün önüne unutur bildiği türküleri .., vaz geçer söylemekten…, sazı kanat açıp uçar ellerinden … ---rüzgar güllerini döndüren fırtınayı yazamadıktan sonra… akşam yağmurlarında bir damla olsam diye başlasa şiirine sel olur akar dipsiz kuyulara şehrin bildiği her sokağından… son vuslat yolculuğuna çıkmaktır bu o sonsuz dehlizlerde ama bir ateş basınca yüzünü sevgili öpmüş gibi dudağından ve mor kır çiçekleri gibi topladığı ayak izleri aklına gelince kalır öylece., ayrılamaz düştüğü kaldırım taşlarından…, kaldırım taşlı sokaklardan… ---kendine saklı öykülerin her satırına derinden offf çekerek…. kocaman demetler yapsa havadan-sudan çiçekler toplayıp bıraksa yürek ormanında saklı hayal kulübesinin kapısına… su içip pınarlardan., havayı içine çekse gözlerini kapayıp ve selam verip ağaçtaki sincaplara bir ceylana göz kırpsa… ve bir daha hiç şiir yazmamak üzere kalemi elinden bırakıp mavi denizler üzerinden uçup mavi gökyüzünde kaybolsa bir fırtına bulutuna saklansa… /yürekteki rüzgar gülleri dönmeye başlayınca kalemin dili tutulsa bile/ CEVAT ÇEŞTEPE |
" /kalemin dili tutulur., yürekteki rüzgar gülleri dönmeye başlayınca/"
rüzgar gülleri
o güçlü
enerji yüklü
esin rüzgarlarını
sizin gibi yürekli şairlerden
usta kalemlerden alır.
esinini, rüzgarını, gücünü
değerli kalemlerden alan
rüzgar gülleri
yeri geldimi
tüm karanlığı
tüm evreni
ışıl ışıl aydınlatır.
şairler kör karanlıkları tüketen ışık, gökte parıldayan grup yıldızlar misali toplumun aydınlık yüzleridir.sevgi ve esenlik dileğimle.