’Miş’li’ geçmiş zamanın gölgesinde kıyama durdukça kirpiklerim. Okşadı duygularımı ısırgan bir irkiliş lodos salladı beşiğimi. Yıldızlar aktı gözlerimden Süreyya misali. Zemheride yaşadıkça gönüller deli taylar gibiydi hüzün süvarileri. Vuslata kanat açtıkça aşkın semazenleri bulut ülkesine uçtum kuşlar gibi
***
Say ki;
Gerdek gömleğini açamayan kerem ruhsatsız dolaşıyordu gecemde Aslı’nın elleri değiyordu yanıp kül olan yüreğime. Kara bir çarşaf çekiliyordu kızaran yanaklarıma. Sıyırıp atıyordum ruhuma bir adım kala kendimi. Hasır altı ettikçe zaman masumiyeti.
Say ki;
Asırlık sorgularda uykusuz kaldıkça bembeyaz bir dağa örtüyordum nefesimi Ferhat ne kadar üstünü kazıdıysa sevda o kadar derindeydi Dur yapma dedikçe; vadinin terini sildirdi dereye. Fosilleşmiş her dizede Şirin’in sesiyle kirlendi insanlık kazıldıkça kinin mezarı sevgiler kentinde gül açtı iki aşık.
Say ki;
Yol’uma düş katabilmek için düştükçe yola tan yeri ağarırken topladım küllerimi. Duadan bir kurdeleyi saldım naftalin kokan bir kuyuya. Derinlik numunesiydi hakikatin içinde insan öznesi. o yüzdendir ki; vefa tonlarına boyandı Yusuf’un gömleği. Züleyha ise kaçış kokulu dilekti. Döllendi acının kuyusunda aşk. Çekerek aldılar eksilen zamandan yalnızlık kırığı imgeleri. Çarpışan yol otobüsü gibi son anda gördüler birbirini. Yakıcı bir özlemi taşıdılar dörtnala Aşk bulutuydu rahmetinden demlendikleri.
Say ki;
Saat ayarı verilirken kalplere Tahir ile Zühre. Tam gonga vuracaklardı ki; yeryüzüyle örttüler üstlerini. Sırtlandı dizeler şiiri Paslı bir sarnıçtan sızdı kanlı sancının öyküsü. Sevdanın sırat’ında dürüldü bu aşk hikayesi. Ukteler mezarlığına takıldı kaldı kadim tebessümleri.
Say ki;
Susmanın kalesine sığındıkça Anladım ki; acı dalında sürgündü bir sevda daha ’merhaba’ buğusu üstünde Aşk mendilini düşürdü Kamber’in kanlı çizmesine. Ölüm ki bir ölümle yıkandı diz dize Arzu’nun şiirinde. Bir kalem dikildi mezara yan yana gelmiş iki sözcükle.
Say ki;
bir iz düşümü idi masalsı aşklar Bin yılın özlemine ateşli kafiyeler döşerken bıçak yarası düşler. Eski ümitlerin mezarlığından eve dönerken ben İlk harf misaliydi son esintiler. Yokluk vals ettikçe ayrılık acısıyla indirdim sesimin tentesini kâğıda. Çoğaldıkça içimde toprak yollar uçurum edindim ıslak bakışları Hicranın kemendiyle çıkardım Közde gül açan kelimeleri. Ruhların busesiyle ısıttım sevgi dolu ellerimi. Bir varmış dedikçe masala Bir yokmuş dedikçe yaşanmamışa benzedim.
Say ki;
Eski ama yepyeni masaldı yaşam uğurlarken kendimizi aşka. Mutluluğa bitişik ölümle sevişirdik..!
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Eski Ama Yepyeni Masaldı Aşk şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Eski Ama Yepyeni Masaldı Aşk şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
eğer aşk için kelimeler gerekseydi,dilsizler nasıl sevecekti kurşun yarası sevdalar hüzün işgallerine esir mi düşecekti aşk uzun saçlardan kısa metraj filmler yapmakmış sadece yoksa ağlamak tüm dillerde ayrılık olduğu nasıl bilinecekti
Aşkı yaşayan iyi bilir tarihe deki yaşanmış aşklara derin anlamlar taşıyan eserinizi tebrik ederim hocam esinin bol kalemin daim olsun selam ve saygılarımla.
Mesafeler kısaldıkça aşk da adım adım uzaklaştı.Varedilen vuslatlar yok şimdi.Özlemin bile cılkını çıkardılar. .... Harika bir şiirdi Ferda hanım.Yürekten tebriklerimle
Yorum yapan ve beğenen Şair karşılığını da yorum olarak bekler... Şahane bir şiir okudum… Sevgilerin kucaklaştığı şiir… ...............................................Saygı ve selamlar..
Hikayesi gülümsetti :) Ve devamında her bölümde asırlardır dilden dile dolaşan, isimleri aşk ile birlikte anılan, aşkın ölümsüzlük iksirinden nasibini alan aşıkları yad eden şahane bir duygu dökümüydü. Tebrikler Ferda Hanım, sevgi ve selamlar şiir yüreğinize.
’Miş’li’ geçmiş zamanın gölgesinde kıyama durdukça kirpiklerim. Okşadı duygularımı ısırgan bir irkiliş lodos salladı beşiğimi. Yıldızlar aktı gözlerimden Süreyya misali. Zemheride yaşadıkça gönüller deli taylar gibiydi hüzün süvarileri. Vuslata kanat açtıkça aşkın semazenleri bulut ülkesine uçtum kuşlar gibi
***
Say ki;
Gerdek gömleğini açamayan kerem ruhsatsız dolaşıyordu gecemde Aslı’nın elleri değiyordu yanıp kül olan yüreğime. Kara bir çarşaf çekiliyordu kızaran yanaklarıma. Sıyırıp atıyordum ruhuma bir adım kala kendimi. Hasır altı ettikçe zaman masumiyeti.
Say ki;
Asırlık sorgularda uykusuz kaldıkça bembeyaz bir dağa örtüyordum nefesimi Ferhat ne kadar üstünü kazıdıysa sevda o kadar derindeydi Dur yapma dedikçe; vadinin terini sildirdi dereye. Fosilleşmiş her dizede Şirin’in sesiyle kirlendi insanlık kazıldıkça kinin mezarı sevgiler kentinde gül açtı iki aşık.
Say ki;
Yol’uma düş katabilmek için düştükçe yola tan yeri ağarırken topladım küllerimi. Duadan bir kurdeleyi saldım naftalin kokan bir kuyuya. Derinlik numunesiydi hakikatin içinde insan öznesi. o yüzdendir ki; vefa tonlarına boyandı Yusuf’un gömleği. Züleyha ise kaçış kokulu dilekti. Döllendi acının kuyusunda aşk. Çekerek aldılar eksilen zamandan yalnızlık kırığı imgeleri. Çarpışan yol otobüsü gibi son anda gördüler birbirini. Yakıcı bir özlemi taşıdılar dörtnala Aşk bulutuydu rahmetinden demlendikleri.
Say ki;
Saat ayarı verilirken kalplere Tahir ile Zühre. Tam gonga vuracaklardı ki; yeryüzüyle örttüler üstlerini. Sırtlandı dizeler şiiri Paslı bir sarnıçtan sızdı kanlı sancının öyküsü. Sevdanın sırat’ında dürüldü bu aşk hikayesi. Ukteler mezarlığına takıldı kaldı kadim tebessümleri.
Say ki;
Susmanın kalesine sığındıkça Anladım ki; acı dalında sürgündü bir sevda daha ’merhaba’ buğusu üstünde Aşk mendilini düşürdü Kamber’in kanlı çizmesine. Ölüm ki bir ölümle yıkandı diz dize Arzu’nun şiirinde. Bir kalem dikildi mezara yan yana gelmiş iki sözcükle.
Say ki;
bir iz düşümü idi masalsı aşklar Bin yılın özlemine ateşli kafiyeler döşerken bıçak yarası düşler. Eski ümitlerin mezarlığından eve dönerken ben İlk harf misaliydi son esintiler. Yokluk vals ettikçe ayrılık acısıyla indirdim sesimin tentesini kâğıda. Çoğaldıkça içimde toprak yollar uçurum edindim ıslak bakışları Hicranın kemendiyle çıkardım Közde gül açan kelimeleri. Ruhların busesiyle ısıttım sevgi dolu ellerimi. Bir varmış dedikçe masala Bir yokmuş dedikçe yaşanmamışa benzedim.
Say ki;
Eski ama yepyeni masaldı yaşam uğurlarken kendimizi aşka. Mutluluğa bitişik ölümle sevişirdik..!
..O ZAMANLAR UĞRUNA ÖLÜNECEK DESTANSI KAFALI ASLILAR, ŞİRİNLER VARDI. ÖLÜM AYIRDIKTAN SONRA AŞK NEYE YARAR? ESKİDEN.. SONRA, MECNUNU LEYLAYA ÖRNEK ALAN TERELELLİLERE DÖNDÜK, AMA O DA YARAMADI, ŞİMDİKİ ZAMAN EKLERİNE... ESKİDEN AŞK VARDI EVET. AMA ŞİMDİ GÜVENİLECEKLER KALMADI. BAZEN BAZI LEYLA OLMUŞ KAKTÜSLERİ TOKATLAMAK GEREKİR HALE DÖNDÜ. EŞŞEK KADAR ŞİRİNLER ELİNDE BİR TEK VATSAP BİLMEM NEYİN EMELİYLE YAŞIYOR... ELLERİNDE TELEFONLAR... ULAN CEBİNE SOK ONU..! ÇOCUK OYUNCAĞI GİBİ. BU ZAMANDAKİ İNSANLAR, BİR AZINLIĞI EDEBİYATA DÜŞMÜŞ AMA AŞK ARARKEN YANIYOR, BİR AZINLIĞIN LEYLASI ŞİRİNİ KALMADI, BİTTİ, FELSEFE DİBİNİ BOYLADI, EDEBİYAT RUHU ÖLDÜ, FİZİĞİN ANA MADDESİ "DEVRE ANALİZİ DOĞRU AKIMLAR BİLİMİ (DADA) HAZIRA KONDU, KOMŞU DEDİK BAĞRIMIZA BASTIK, HER ŞEY ÇİN MALI ÇIKTI. ERKEKLER KOŞMAK İSTERKEN ŞİRİNLER AVRUPAİ DENEN BÜTÜN TEKNOLOJİLERİYLE YOL ALIYOR. YANİ BU ZAMANDAKİ AKIMLAR BİR ACAYİP. KALDI Kİ FERHAT OLSAK (AĞZIMIZLA KUŞ TUTSAK) ŞİRİN ARTIK ŞİİRİN'''DE KALDI. DOLMUŞ BOŞTUR, ESKİ AŞKLAR, YAŞANMAK İSTENEN ESKİ AŞKLAR OLMASA.
Güzelliğin gönülde meşki şiir olmuş akmış. Efsunlaşmış bir dua gibi, gönüllere huzur veren bir ilham. Gönülleri mest eden bir duygu. Okudukça insanı etkileyen sözler. Nasılda çağlamış gelmiş gönül pınarlarından berrak akan bir su misali...
Biliyorum kelimeler anlatmaya kifayetsiz.
Her zaman hayranlık duyduğum Ferda Hocamızı Canı gönülden tebrik ediyorum.
Bazen muzurluğum tutuyor:) Böylesi zorlu aşklar karşısında şimdiki kolaylıkları düşününce...Çok teşekkür ederim değer katan yüreğinize sevgilerimle şairem ...
..efsanelere adım adım kimi nefes nefese koşarak ulaşıyordu mısralar biri diğerinden haberli ölümsüz aşklara biteviye dökülüyordu sebil sevgiler cömertçe narin ve yumuşacık kalemden tebriklerimle kutluyorum...
eğer aşk için kelimeler gerekseydi,dilsizler nasıl sevecekti
kurşun yarası sevdalar hüzün işgallerine esir mi düşecekti
aşk uzun saçlardan kısa metraj filmler yapmakmış sadece
yoksa ağlamak tüm dillerde ayrılık olduğu nasıl bilinecekti