TuruncuDışarıda rüzgar örseledikçe çiçekleri Dağ yanığı kabuğun eğimli damarlarından indim de dadandım... Suskun maviye Güneşi içiren şarap saatler Dalda kirazın uykusuna yatırıp gece dualarımı Örttü açık yanlarımı kanatlarıyla aşkın Bize bakan aynalara Iplik iplik yağdı sevgilim Saç uçlarımda gökyüzü Yalnızlık turuncu bekleyişin Son konuğu sokaklara Dertleşip uzağımın sesiyle Bugün de ölmedim Ki, Iki damla suyun toprağa küsmesi Bu yüzden... Arkamdan gelen ayaklar tırnaklarımı ırgalamaz Buz üstünde kaybolan yüzler taş soğuğu Gidebilirim bu kentten Karanlık şarkısını söylerken Koluna girdiğimle yan yana Bir yolda yürüyebilirim Ve kırların serseri sırtında Yalınayak uçarım Uçarı yanımın sol köşesi hep elma Hayatım Umudum Gümüş balık pul pul gözlerine Denizlerin tedirğinliği uçurumun derinliğinden olsa gerek Bugün de ölmedim Alnımda duvarlar ve sen Günışığı sızan kitabın Ağaran sözlerine sabahı ettim Aklımın boyuyla gidip geldim ellerine Çınladı kulaklar cam kırıkları üzerinde Ki,portakal bahçelerinin dağılan kokusu odam Avuçlarında ömrüm ensene kıvrılı ışık Tan ağarana dek izlediğin ay’ım Dışarıda rüzgar örseledikçe atımı Dağ yanığı kabuğun eğimli damarlarından indim de Bugün de ölmedim |
Perdeyi aralayıp biraz da
başkasının yarasından bakmak lazım dünyaya.
zaman öylesine yorgun ki
güneşin adımlarını sayıyor.
zaman diyorum sahiden yorgun,
iki kolu arasına almış dünyayı dokunmaya eriniyor
kim bilir belki de kıyamıyor.
tebrikler, yaralı bir harf gibi kederli ve suskundu şiir.