TURNA KUŞLARI"Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul...’ Kabına sığmayan ruh hali ile kanatlanırken Yıllar devrildi omzumdan azar azar... Boşluklara takıldıkça kan kaybetti sevecen yüreğim. Yaşamın ihanetlerini, kalleşliklerini soyunup en saf, en yalın benliğimi ortaya koydukça Tökezledim düştüm köhne yollarında. ulaşılmazlar içinde kaldı Ay Işığı. Avuçlarımda başladı yalnızlığın dayanılmaz sancısı. Yıldızlar birer birer düştü sokaklara. Dayadım çenemi gecenin ayazına Çözemedim varlığınla yokluğunun tezatını Dünler filizlendi yamacımda. Dualarımın sızısı hatırlattı annemi bin turna kuşu bile temizleyemedi bir çocuğa kıymanın günahkar ellerini. Çektikçe burnumu Uçurtmam ile geçtim yeşil ağaçlı tepeleri. Şıngırdak Düğün Salonu gibiydi hayaller kaçak kat inşaatına kum çekerdi dönemeçler Mangalda kül bırakmazdı Ağzında çakıl taşı varmış gibi yumuşak ’ğ’ ile konuşan zebaniler. Aşkın uğultusu yıkandıkça sessizlikte kırık bir testiden sızmadan önce... Muhatabıyla buluşmaya gücü olmayan binlerce sözcük dolaşırdı içimde; Bilemezlerdi vazgeçmediğimi... Şehla sabah ile göçebe akşam arasında taciz atışı ile vururdum dizelerimi Yanardı ciğerim yutkunurdum söyleyemediklerimi.. Şimdi gitmelerin ve bitmelerin mevsimi mi? Ferdaca |
Aziz şairimize ve size saygılar...