güncerüzgar sardığında belini ağacın bulanık aynalar kaç yaş biriktirdi sorma en sessiz adımlarla Eylül yapraklarını uyandırmadan gitsem kaç iz geçer sessizliğe anlatsın sabahlar vedasız uyandırmaları ve kuşların havalanmadığı bahçeleri. geçmişi kırık camlarda kırık bir bacakla selamlarken gözlerimin ucundaki sokağı yakalamak için onca uğraştım bir bulutu ağlatmadan yokluğun sarnıcında hiç gibi mi duruyordum yoksa çözemediler ay`da kalan yüzümü Anne! aklımın saçağında aşka benzeyen yanım sevmezken güneşi/kimseyi her gün bir cinayet uyanır karanlığıma. adımı sorsalar köşede oturan çocuk boynunu büker Babam`ın kitaplarına gömülen gökyüzüydüm tedavi ederken çocukları unuturdu hastane koridorlarında beni büyürdüm. avuçlarken göğüslerimi sarılıp yattığım uykular bana buz keserdi odama korkuyla giren ışıkları tuttum açtım perdeleri eşikten eşiğe su gibi yürüdüm ey yeşil deniz sen ağaç nasıl bilirdiniz dudaklarımı öptükçe yalnızlık sevilesi bir aydınlığı dağımı bekliyorum gülün peşinden koşmak rüzgara döndür yüzünü/yüzüme taa derinden bana gel de ömrün olayım. |
Oturur konuşurduk gün doğuncaya dek...
Çok saygımla.