dilim ismini katlıyor halakuytu bir karanlıkta deşmişler göğsümü kıvır kıvır edilmiş parmaklarım dilim ismini katlıyor hala dudağımda yaşama belirtisi sigaram boşa ölmüşüm dememek için acizliğime bu metruk çabam. cehennem olmaya yüz tutmuş yangınıma çiğ olup düşmüştün oysa toprak kokan tenini vatanım bilmişken kanımı neden çektin damarlarımdan bilmem an an kör olan gözlerimi sürmüyorum bir yere nöbetlerime elveda biçmiyorum bu kez inim inim inleyip sürümden kazanıyorum kendimi yutkunmuyorum söylüyorum artık her şeyi. kiralık alfabeler ile konuşuyorsun cayır cayır yaktığın gönlümü sırf sen ol diye yok ettiğim ömrümü şiir şiir düşürdüğüm öykümü bilmem ne çabuk unutuyorsun. hangi ildesin ya da hangi dilde binbir sohbet vurulup yıkıldıkça artıyor mu ezberlerin ? renksiz kıymetsiz öylesine dururken ben hangi kalemin kuytusunda sesleniyorsun yarınlara. "intikamsa her şey benim öcümü de sen al akşam kızıllığında seni anarken yapamam..." bükük boynumun üstüne kırık kalbimi de ekledim her şeyim bir başka yerde birikmiş vatansızım kimsem var belki kimsesizliğe muzdarip çok sevdim dediğim her gün yalansızım biri kaldırıp beni buradan gömsün şuracığa aşk diye diye adım tükürülmüşken şıracıya... "es geçilip üstünden geçilmişim sol yanıma sığmayan bir sevdayı sanıyorum sana kambur etmişim..." İsmail Yılmaz |