Yalan dediğin iki hece
Ödümden korkum yok
Ödülü sen olduysan karanlığın... Yok saydım yaptığını diyelim Kanmaya mı küssün ağrıyan kalbim Kelime kelime kandırılmaya mı ? -Ayıp koydun adımı bilirim Erteledin bir başka zamanın yoksulluğuna. Unutarak bir bir verilen sözleri, Şerh oldum sadece Bir damla gözyaşına... ederim kadar konuşayım diyorum kelimeye paham yetmiyor. "üzgünüm azıcık susuyorum..." Koynunda ıslanan kollarımın öksüzlügü, Avcumda bedelini çok ağır ödediğim, Bir tel boyalı saçın ! Umrumda hikayeden emanetler. - Kabre tabir getirecek değilim bu imansızlıkla, Ruhumun dileğidir yaşamak umutsuzlukla. Bir anlık rüyada geçmişti varlığım, Öyle söylüyordun bir zamanlar. Düşe düşe, bir gece bir düşe düşebilmişim. Öyle ki ! Anımsanmış bir vedaya istihare edilmişim. -Münasip bir yer bulamıyorum, Hayatımdan inmek için. Yalana gerek yoktu, Git demek için... boyuyorum şimdi gönlümün duvarlarını, kapkara bir sabaha uyanmak dileğiyle. Kadın ! Bomboş bir avluda sırılsıklam, Islanan özürleri diliyorum kendime. Kırık dökük kalbimi tuzluyorum turşu misali.. - Kahrıma kanaat getirdim, Uzak ülke dedikleri yerden... Zihnimde dolaşan cümlelerin Sen kokmuyor artık. Ve ben, Kızıl bir kıyamet ediniyorum cüretsiz. Ve sen, Konuşuyorsun aslı bir başkasında kelimelerle, Her şeyden bir bir habersiz... "sende yara var, bende ateş... biri kanar, biri yanar. yaraya merhem bulunur da, yanmaya kül olana kadar çare yok..." İsmail Yılmaz |
Marmarayı giydin elbisen oldu
Adalar üstüne gül olup kondu
Minare boyunca süliyet boldu
Güzelsin güzelsin İstanbul kadar.
---- 1.07.2013 – Tozkoparan / İstanbul
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul