Tık tık ölüm atıyorsun nefes nöbetlerineKonuşsam yetişemem göz yaşlarıma İki işi aynı anda yapabilsem buralarda oynamazdım zaten... Yok olmak mı günah yok etmek mi..? Çarşı pazar gezen cümlelerde ah’lar sökünüyor nefes nefes, Bir yudum suya bile öksürüyorum. Kül ettiğin bitmeyecekleri alev alev tutuşturdun, Bu ömrü bir üvey yarayla buluşturdun. Oysa sende en az boyundan büyük konuşanlar kadar bilirsin, Göğsünde yırtık pırtık kanayan yaranın tedavisini. -Kalp yarası bu Sökmeden tuz basamam ki..! I. Ah be kadın... Köşe başlarını mı unuttun pencere kenarlarını mı..? Suskunluğa mı armağanladın dudaklarının buğusunu..? Kimi kimden kovdun diri diri..? Kimi sarıp sarmaladın siyah kefenlerde günahkar..? -İnsanın yüreğini anlarım da, Burnunu anlarım da, Dili sızlatılır mı..? Şehadeti kirpiklerinde gizli olana kıyamet anlatılır mı..? II. Oğlum... Şerha şerha ışıklarda Şehla şehla bakışlara aldanma bir daha..! Cümlesi kendi dilinden geçemeyenlerin, Sırat’ın suretinde işi ne gezer... Boğazına saplanan hançerin otopsisi yok bu feza da, Gudubet küfürlere safran yetiştirmek nedir..? Uçurum çiçekleri sıfırı tüketmeden daha. - Ah senin kalbinin süt kokan sübyanlığı, Tık tık ölüm atıyorsun nefes nöbetlerine. Soyunu ucubeler kırmış, Kalbin kırılmış çok mu..? Kıyameti eteklerinden döken şu kadına, Kısık sesle bir dur diyen yok mu..? III. Bu üryan kentin alevi artık içim, Altı üstü iki omzumda hesap var sadece. Zehir zemberek tökezlemelerimle, Ant olsun ceset ceset araftayım. Mecburmuş dudaklarından dökülen kelimeleri unutmaya, Üşüyünce sus pus kapı eşiğine dalacakmış.. -İki büklüm yokluğuma sükut yokluğunu, Anlamsız tebessüm gezdirdiğin irkilmelerine sor... Pazar tezgahında üfleyerek yoğurt satan bir ben varım, Artık top koşturduğum sokaklar kadar yalnızım... ... "kim bilir belki yalnız gömülmemeli insan bir ömür kalabalıkta yapa yalnızsan" İsmail Yılmaz |
Tebrik ederim okunası bir şiirdi.
saygım ile...