Yokluğundaöylesine sessiz kal, sus ve durma çentikli zaman insan eliyle düzelir ancak bu süt dökmüş kedi gibi oturmaklığın düğümünü açmak için usta isteyen karı hiç eksilmeyen, ölüm kusan bu dağ bu kent’ler, yol, insan biz yarattık bu kırık kolları, acemi ayağı dağın ç’engeline asılmış taze çiçeği az adımlar bilmeyen’ler topluluğu yürüyemeyenler ne vereceğinin değil, ne alacağının hesabını tutan bir odanın sorgusu ne kadar çok bilse ki ağlamanın, gülmenin defteri kalın yazılır gelmiş geçmiş günahın bu günler hiç birimizin üstüne uymadı üstümüzden dökülen bol uzun elbise çoğu yolcular burayı seçti seyirci, ya da gelip- geçer olmak için varlığın üstüne imza attılar hiçken ölümsüz bir ruh vermedi Tanrı bile sıradan insanlar gelip, oturup geçtiler tünelin ışıklı ucu görünecek diye bir yerde bir asmanın altında tüm aile gölge tapuluymuş anladılar herkesin boyuna göre uzar gölgesi varsın diye sana yöneldim insan kılçığın durdu boğazıma boynuma sarıldı yokluğun.. 24. 04. 2017 / Nazik Gülünay Arkadaşlardan: yokluğunda çiçekler eski rengine büründü sessiz, renksiz, boğum boğum bir uğultu bu duyduklarım gördüklerim ve göremediklerim yokluğunda ellerim nereye gizler sesini ... Irmak Yosunkent |
Selam ve saygılarımla..