DENİZE DÜŞÜNCE YILDIZLAR/zaman tellalı.., tokmağını davuluna rasgele vurarak haykırıyordu.. ‘duyduk-duymadık demeyin.., bu gece gökyüzünün son gecesidir’/ . . . . . . biz., o gece seninle sahilde kumdan kalelerimizi yaparak.., her biri diğerinden daha parlak uzak yıldızları seyrediyorduk., göz-göze bakışarak.., iyot ve yosun kokumuzu., çalkantısı hafif denize dalga yaparak saçlarında bukle açmış kızlara., ergenliği filiz vermiş delikanlılara ormanlar gibi yeni dünyalar kuruyorduk… arada., çok öte yerlerden kulağımıza bir davul sesi doluyordu rüzgarla., biz., aman ne hoş diyor., düğün-dernek sanıyorduk., ama tellal ne diye bağırıyor-neler söylüyor.., hiç anlamıyorduk… ., sonra birden nasıl olduysa ışıklı izler bırakarak gökyüzünde., yıldızlar akmaya başladı denize sular kendini çoktan teslim etmişti dipsiz düşlere… ay., narin bir telaşla saklanmaya çalışırken kendi gölgesi içine kuytuda yakalanan acemi aşıklar gibi., korku sımsıkı sarmıştı bizi… işte bu manzara., sonun acı tebessümüdür… demir ve taş soğukluğunda ilk adımda tanımaya başlarken hücreni bütün sesler o an birden derin bir sessizliğe dönüşür., bu ardından kapanan kapının., dört duvara okuttuğu ceza hükmüdür… . . . . . , o geceden sonraki gecede saçları bukle çiçeği genç kızla., damarları deli kan yatağı delikanlı o sahilde bakışarak göz-göze., seyre dalmışlardı.., her biri bin yıldız yakamozları., yüzgeçleri kanat açmış balıkları… birazdan güneş de doğacaktı., pervaza sıralı mavi çiçekler üstüne deniz dersen., sabahtan gökyüzü olmuştu zaten… yani .,canımın içi öyle fermanlarla yok edilmiyor özgürlükler bak.,yakamozlar nasıl yıldıza döndü., balıklar kuş olurken… ama önemli olan., yaşamadan bilebilmektir gelecek tehlikeyi., henüz vakit varken… CEVAT ÇEŞTEPE |
Ancak kutlayabilirim sizi