Sonbahar
Böyle savurmazdı sonbahar
Bildiklerimden sarkan gizin acısıyla Ne yana dönsem suyun çığlığı Peltek bir şiirin yılgın yaşatma biçimi Böyle savurmazdı sonbahar İnim inim örülürken gece düşsüzlüğe Dağını arayan bir yol gibi şu kara yara İyileşmeyi bilmez, sanmakla kalıntı bir heves Sancılanır göz gözü görmez bir sis Şehrin kabine dönmüştür ayrılık Üşür dilim, söyleyemem seni. Hiledir bu cenk Bu çırpınış çirkin bir sayıklamadır Uykunun harflerini toplarken gece yarısı Eksik bir şeyleri ayartıyor zamansızlık Yalnızlık her umudun başıdır diyor gri Sonunu kimse tahmin etmeye yeltenmez Yeltenmez çünkü gözyaşları da küflenir Bir kelebeğin mezarlığını andıran gamzelerde Sonbahar böyle savurmazdı ışığı Böyle savrulan sadece insandı ve onunla tükenen her şey. Ben başımın çaresine bakamadım Gönlümün çaresizliğinden Ağladım uykuya ve şaraba Yüzüm çizgiler döktü aynalara, inanamadım Sonbahar ne zaman savursa ışığı Ne zaman titrese içimdeki şu kimsesizlik tınısı Avuçlarımda kan rengi bir kavga Göğsümde yalın ayak bir yenilgi taşıdım Ve yaşlandım o ilk mektubun kokusunda Şimdi salt bir gerçekten anladığım Dil üşümesidir, aklıma düştüğün an ki ağrım Sonbahar savurdu ışığı Yoruldum, dilim üşüdü Ölüme karanlık topladım. Nedim KARDAŞ Foto: Murat YALÇIN |
Gönül rahatlığıyla okudum...
Beğendim...
Kutlarım...
................................ Saygı ve Selamlar...