KARINCA FISILTISIŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Kimse bilemez Tanrının şefkâtli eli kimin üzerindedir
El ayak çekildi bu yabancı kentte gecenin zangocu bir baykuş hükümranlığın ilanını yazıyor karanlığa sesiyle kıpırtısız perde aralığından gözlerimdeki uykusuzluğa, misafir dolunayın şavkı Karmaşığım bu saatlerde ruhumda bir ney tınısı bedenimden soyut, yerden yükseliyor ayaklarım ne kadar alemi giz, o kadar seyr-i seferde kanatlarım Uzaklarda çok uzaklarda arıyorum aşk’ı beni çağırıyor en koyu siyahın bitiminde ziyası beyaz bir yol yaklaştıkça uzaklaşıyorum beşeri alemden Tanrının nefesi içimde Ellerim kadife yaşım çocuk çağlayan bir şelale gözlerim İşte, konuyorum peri sessizliğinde durgun gölün nilüferine ve raks ediyorum semah sarhoşluğuyla karınca fısıltısı notaların ilahi sesinde Sonra ardımda kalan yetimliğinle sen geliyorsun aklıma bir ayağım eşikte, git diğeri aşkın gülistanı burası kal diyor Ve sus pus kalakalıyorum kararsız Dilek USTA Şiirime sesiyle nefes olan can arkadaşım NİL GÜNN’ e sonsuz teşekkürler ediyorum. |
Ben edessa kralı Abgar’ın varisi Hüma
Tacım elimden gittikten sonra
Gönül ya,
Yüreğim haddini aşarak meyletmişti Zeliha’ya
O ki Komegan kralı Nemrut’un kızı
O ki güneşin doğuşuyla batışını elinde tutan hükümdar
Senin neyine gerek tacı elinden alınmış fakir
Bilmez misin İbrahim’i dahi ateşe attığını
Allah şahidimdir hiç duymadım böylesi bir acımasızlığı
Ceberrut yalnızlığım emretmiş olsa gerek
Uymuşum şeytana Zeliha’yı severek
Duymuş Zeliha’ya yandığımı Nemrut
Emirler yağdırarak askerlerine
Sürmüştü yalnızlığımı tılfındır tepesine
Yüz sürerek Halil-ül Rahman dergahına
Sığınmıştım güneşin gölgesine
Duyunca sürüldüğümü Zeliha
Olmuştu ağlayarak âma
Ve karınca
Sevdiğime inanınca
İnmişti aynzeliha gölüne
Damla damla taşıyarak Zeliha’nın gözyaşlarını
Söndürmüştü içimde büyüyen yangınlarımı
Efkan ÖTGÜN