Çığlık Bakireleri
"Gök soyundu mevsimlerden deniz oldu" Metin Kemal Kahraman.
/ Bana ellerini gönder haziran dediğin üşütmezdi titreyerek uyanıyorum sabahlara / Biliyorum Omuzlarına bir şehir boyu yük yaşamak Say ki ben Bozkırım Sür doru taylarını dört bir nala... Gül üşüyüşünden kentler kuruluyor tenimin gün görmemişliğine küsme küsüpte külden dilden ve yaradan çığlık bakireleri doğurma Göğün altında milyonlarca hüzün var zaten çığlığı çığlıkla yarıştırma Şimdi kapı açılır ve gidilir bize gidilecek yerler bulmalı insanlığın el atmadığı daha... Ağzımda sıralı günah ağzın dilimin dönmediği kelimeler bunlar Ben utanırım öpmeye avuçlarını nazar değer diye... Çürük dişlerimi ağzımda unuttum diye kızma Dişçi korkusu değil bu unutkanlık Biliyorsun Çürük yüreği göğsünde unutan unutana Çocukken ağrıyan Süt dişlerimi dökene değin çenemi yumruklamam gerek diye düşünürdüm İnsan gibi dayak bile yiyemiyorsun artık Taşlı sopalı linç bunlar hep Külfetli şey el kadar yürekte bir çift göz saklamak sakınmak ve düşlemek Üstelik herkesin yüreği kendine Mecnun Leylasız aşkın kapısında ayak izi bile değil bunda bir sır yok Ah kadın Leyla Mecnunsuz Biraz dayak yer dört beş çocuk doğurup mutsuz ve kumalı ölür giderdi Bunda da bir sır yok Sır Leyli Mecnuna mecbur Mecnunu diyar diyar Leylaya divane kılanda... Şimdi kapı açılır ve gidilir Öyledir bazen yâre gitmeyen her yol sırat hükmünde Yumru olur kalır öylece kuru ekmek gibi boğazında söz ve güz İsrafilin Sûru üflemeyi beklediği gibi mahşerimizi bekliyoruz hepimiz ölü ve mutlu değildir kimse canlı ve mutsuzlar kadar ölü değildir kimse... Şimdi kapı açılır ve gidilir nasıl gidildiğinde değildir belki sır kime gidildiğini düşünüpte uyanmalı bazen... |
''kalsan da bir yer için, aslında hep gidiyorsun...''