Gri
Yüzümdeki çığlığın dili olsa
boşaltılıp yakılır bu köyler bu kentler bu kansız bekaret zinciri birbiri ardına yırtılır Sokak başına üç tel saç bıraktım dün sarardı bugün ağardı ağrıma gitti gözyaşımı kurutup saklıyordum elimde bir tutam tuz birikti Uzattım dilimi yaladım yalayabildiğim kadar... Yaşıyorum öylesine Böyle olmaz beni müsait yerde bırak Burkuldu burkulabildiği kadar içim Beni gün içinde sev dün içimde kaldı Hıçkıran çocuklar boyu yürüdüm Meryem oğlu İsa çarmıhta ve İbrahim henüz koyulmuş mancınığa Ger gerebildiğin kadar bu ipi Vur vurabildiğin kadar çiviye... Bu et ez ezebildiğin kadar yine et Bu kan iç içebildiğin kadar yine kan bu ölüm oruç bozmaz bu küfrü iftara sakla ye yiyebildiğin kadar Bu sofra bugün kurulmadı yarın kaldırılmaz... Hüzünlü bakireler yolu kapatmış sızının hakkını vererek sevişiyor gözlerin yarın yokmuş gibi yapabilmeli bazen Dokunmadan da çırçıplak kalabilir insan yüreğimde büyüttüğüm bu tufan ha koptu ha kopacak taş duvar örüyor Osman gün sayıyor Bu duvar yıkıldı altında bir yetim kaldı Hızır yetişene öksüzlüğüne ağladı... Yüzümdeki çığlığın dili olsa Elim parçalana kadar yumruklardım ben bu aynayı. İçimde gri gemiler bende bir deniz hasreti günlerdir konuşuluyor Titanik sallana sallana batıyor Anjelik ölemeyecek kadar güzel güzel olamayacak kadar ölü... Bak bu ip ger gerebildiğin kadar Kabil dölü Sarhoş pezevenk iniltileri eşliğinde vur vurabildiğin kadar çiviye... Çiğerlerim su topluyor çiğeri beş para etmez gevezelikler gölgesinde çürüyorum. Hıçkıran çocuklar boyu yürüdüm hıç/ kırıktan ölmez kimse Bir avuç umut değilmiydi zaten şiir... Birazdan çay koyar tütün sararım aklıma geldikçe bazı içer sızarım Bu benim sıratım Kıldan ince kılıçtan keskin Sırrına vardım... |
Sonsuz şiir böyle bir şey işte..
Sevgilerimle