Tırtar / Sap“-ülen arkadaşlar” demiş Delamat pürneşe "-dinlen gari bizim Amada(ğa)yı" demişler “-ülen arkadaşlar” demiş gene “-tatar arabasına binmek bi gözel oluyo” “-valla bi hoş oluyo” “-ülen Delamat” demişler “-birez güççüg at” “-narasın hac(ı)amatta gav çakmak kelin ilacı olsan kendi başına çalacak." “-kel başa şimşir darak sen nerde gördün tatar arabasını da nerde sürdün bu keyfi, anan sarımsak-boban soğan senin alt tarafın baldırı çıplak bi çoban” yaslanmış arkasına Delamat, gerneşmiş, iki sahat ağzına bakmışlar andız gabığını yakmış kav çakmağıynan tütdürmüş bi taha savırmış dumanı havaya sen sanı(r)sın “bin goyunlu kürtoğlu”, eyicene gerneşmiş elindeki şakşak tesbiği iki daa çekmiş “şak-şak” hazır herkes onun ağzına bakıyokan “-benim garı ilk gocasına gelin oluyokan Gundannıda binmiş de o anladıvıdı” demiş. oysa çok çok yıllar sonra bile hala kalın söğütler ustaca ikiye şaklanarak ıramas yapılmaktaydı boyunduruk, kağnının kanatları, göbekli kağnı tekerlekleri katranla ziftlenirdi boyunduruğu ıramasa rapteden kayış “yanık yağ”da bekletilirdi. pinar dalından beldanat yaşken çalı alevinde kasılarak eğilir günlerce bağlı bekletilirdi kazmanın sapı törpülenir keserin sapı tersten çivilenerek raptedilirdi. her sap çekileceğinde Daşınbaşından, Yel Değirmeninden bir tarafdan beldenat sırımlanır, harman süpürgesi, urgan atkı, yaba, düven, gelberi, çekki, dirgen kağnının tekerleği katranlanır, eysan greslenirdi diğer taraftan kağnı yolları yengattan elden geçirilirdi bayırda yolunmuş, sıkı sıkı tutam olmuş bir karışlık ekinler, desteye konmuş olurlar ova tarlalarındaki gibi omuza değil desteler “böbek gibi” gucuklanır sımsıkı basdırılır.. intizamlı yığın edilirdi ova tarlaları gibi yığınlar her dönümün ortasına değil coplandaki desteleri omuzlar ya taa aşşa(ğı)larda bir düzlüğe ya da bir tonca yığılırlar üstelik yığın yüzü elden geçirilirdi kağnı yanaştırılır uygun bir yere öküzler salınmaz, ya da ben ıramasın başında asılı dururum, ve aralıksız bildiğim bütün duaları arada soluk filen almadan okurum sap sarılırken aşmasın diye herkes bir tarfatan da içinden dua ederdi arada bir urgan atmak gerekir olmadı daha aşağıdaki, düzendeki yığından biraz daha eklenebilir öküzlerin harmana lazımlığından, zamanın darlığından iktisat etmek gerekirdi “-hey anasını be! ne günlerdi” “vay anam vayy” her sap çekileceğinde Kayasekiden , Yel Değirmeninden kazması-küreği-balyozu dedem her sene sil baştan elden geçirirdi o patika yolu bayır taraftan kazar toprağı iniş tarafa geçirir, olmadı taşla duvar örer, kaya kırar olmadı geçeği başka çalıların arkasına değiştirir kağnının önünde babam öküzlerin ipi elinde yönü geride nodulsuz övendireyle kağnının süratini engellemekte bu defa da kanatda, su kabağı olurdum yolun dağdan yannında bütün dualarımı silbaştan okurdum kimbilir kaçıncı defa babam; her zamankinden çok daha fazla mülayim sanki öküzlerin ayağına kapanmakta ellerimi birbirine kenetlememeliymişim kağnı aşabilirmiş Allah M(uh)afaza bileğimi koparırcasına sıkardım uyuşurdu parmaklarım sürekli dualarımın arasında hayat sadece; öküzün ayağının sürçmesine, böğelek tutmasına kağnının yuğmasına tekerleğin bir taştan sekmesine yolaktaki duvarın portmasına yoldaki taşın pırtmasına urganın kopmasına sapın aşmasına bağlı değildir aklınınıza bile gelmeyen daha bir sürü şeyle ilgilidir her zaman her şey her an bir şey olabilir “alın yazısı” “kader” “kısmet” “nasip” “şans meselesi” “mukadderat” “Allahın takdiri” (takdir-i İlahi) Allahın bileceği envayı çeşit küfrün bininin bir para olma çaresizliği öncesi duanın şeytana tesir edemediği gün gelir gün gibi aşikar olur kim derdi ki …………. korkunun ecele faydası olur başa ğelen çekilir aheste aheste her sene şükretmek mucize olur vartayı atlatabilmişsek her yıl aynı kahrın çekilmesi kaderdir ne günah işlemişsek “-bak işte itoğlu it, iyi bak bak gör bobayın halını, köyde galdığın mühletçene bu işler iki ğün sonura, senin başına galacak gurtar evlad-ü iyalını ileşberlik bitmişdir, bunu eyi belle” DİPNOTLAR Deliamat: Hacı Adil’in babası tatar arabası: bir çeşit at arabası kav çakmak: iki çakmak taşı sert ve hızlı birbirine çakılarak, zahmetli bir uğraşla, çıngı oluşturulur ve tutuşması kolay kav(pamuğumsu diken lifi, veya kayısı ağacı mantarı) ateşlendirilir Gundallı : Kumdanlı yengattan: yenitden, yeniden, tekrar olarak, bir defa daha coplan: dağ içine doğru sokulmuş tarlalar, yüksek yerlerdeki çukurluklar tonç: kalkamak, seki, yüksekçe yer, sırt, tepecik Kayaseki : Taşınbaşı geçek: güzergah, rota, yol |
köyde galdığın mühletçene
bu işler iki ğün sonura, senin başına galacak
gurtar evlad-ü iyalını
ileşberlik bitmişdir, bunu eyi belle”
Yaşanılanların ağırlığı karşısında sözler hafif kalır.
Fon resmi ile bütünleşen dizeler,realite öyle güzel
işlenmiş ki yöresel şive ile ve her dize yaşam kesiti.
İnce bir anlatım ile babanın oğul'a nasihatı...Dertsiz
başı olan var mı bilmiyorum üstad.Verdiğiniz emeğe
tebriklerimle.Saygıyla.