Zamandan Mahrum
I.
dilimde eski bir şarkı seni hatırlamaktan gelebilirdim eski eşyaları saklamaktan, çay demlemekten ve ekmek kızartmaktan gelmiş olabilirdim perdeyi asamamaktan ya da kilidi açamamaktan sana asla soğumayan çay nedir bilmem ama onu üflemekten ve daha nice evcil ritüelden söz etmeye artık vakit kalmadı vahşi yaralarını sararken kalbimizin günlerin sırasını unutuyorum, neden böyle bu sessizlik babamdan öğrendim üzgünken aynalara darılmayı bakışlarımı kaçırırken susmanın tarihini anlatabilirim çiçek açmayan toprakları, bir daha büyümeyen ağaçları çocukluk defterinin en arkasına gizlenmiş saç tellerini herkesten nasıl sakladığımı sana gösterebilirim buraya bir ünlem çiz hemen, çok şaşkınız! artık tepki vermiyoruz, gece olduğunda lambaya üflüyoruz bu çok tanıdık, tekrar edelim gece olduğunda lambaya üflüyoruz masanın ucunda yarım bıraktığım bir kitap duruyor, susuyoruz neyimiz eksikse onunla tamamlıyoruz ya hayatı birbirimize bakarken içimizdeki ağır boşluğu hissediyorum en çok buraya bir pencere çiz hemen, biraz nefes alabiliriz II. dilimde eski bir şarkı seni hatırlamaktan gelebilirdim unuttuğumuz bardaklardan, kırılmayan tabaklardan ve eksik olan her şeyden sana kapıyı çekememekten ya da çizdiğin pencereyi açamamaktan düştüğüm yerden kalkamamaktan gelebilirdim tatlım benim, sevgilim, kahramanım hatta hepsinden üç gram fazla ellerimin sıcaklığını yanaklarında düşün ve dram artsın diye böyle anlarda gözümüzden tek bir damla yaş akmıyorsa eğer gündelik telaşları suçlayabiliriz bir trilyon duygusal veriyle suçlayabiliriz uluslararası krizlerimize bir, kişisel travmalarımıza iki tweet daha ekleyebiliriz hiçbir şey olmamış gibi sevemem bu dijital ironiyi tutmadığımız sözleri ve eksik bıraktığımız günleri belki de hiç başlamamış olan konuşmaları hatalı algoritmaları ve kopyala-yapıştır hayalleri hayali bozan, bir sonraki güncellemede silinecek olanları dilimde eski bir şarkı seni hatırlamaktan gelebilirdim tozları süpürmemekten ya da defteri kapatmamaktan sana asla soğumayan çay nedir bilmem ama onu üflemeden içmekten ve daha nice küçük ihmalden söz etmeye artık gerek kalmadı aklımda bir tek bu kaldı: ne kadar yavaş yazıyoruz kendimizi ve ne kadar hızlı siliyor hayat bizi... |