Badem Çiçeği
Badem Çiçeği NİSAN 18
ökçesindeki bağcıklarından asılıydı yoldan yandakı köşe eğrede “geçi gönü”nden bobamın çarığı ebecezim “-hinci çarığı bilen, keyen mi ğaldı” “ha bi yadiğer” deyelek uzadıp ardından öneceğinin cebinden çıkardı güçcük bi “nazar boncuğu”nu ucunda bi tosba(ğa) yavrısı gurusu guru çarığınan yarennik etsinner uçu haralda çatı çatılmadan önşe mertekler atılı(r)kana "ay yavrım, ha eğreye bi perçinleyvisen ben de sana halvalı çomaç bişiriviviren" Üsüğün Melid sarılıp düğere, eğrenin ucuna ağzından aldığı sekizlik yesyeni mıhı yarı beline gadak çakıp, ucunu keserin deliğiynen yamıp eğreninta annı çatına " mıhlayıvıdıydı ikindin geçeni "boba"ya ip gerildi Usda Aziz dellal ünner gibi uzun uzun bağırdı "gene mi geldii.. gene mi geldii Cennet-i âladan beri mi geldi" herkeşler çapıt havlı getirdiydi.. eğrede ipi nazar boncuklu tosba gurusu bobamın geçi gönünden çarığı eyatlı bir yel esse savrulur “gıldır, gıldır” sallanır durur ıldır ıldır parıldar mavı “gök boncuk”, “nazara birebir”, “gök-göze bek eyi ğelir” “Allah gök gözlülerin nazarından emin eylesin” diye tüm dovalara “Amin” der, elimizi yüzümüze sürer içimizden bildiğimiz her dovayı okurduk.. hemi de kaşlar-kaşlar kerre! ha? bi de neyeyse bi de hiş “cizme” olmadı ğetdi bizim evde agamın papbası bana devredilince taha do(ğ)rusu, ona yenisi alınınca benim olan “yirik papba” ya tığ, piz ve mumlu ipine(n) Üssük Dede ğibi özene bezene yorakla yama dedemde kimbilir taha ne hünerler varıdı tenikeyi sabırla deler dörpü uydurur işin yoğusa; geş annacına bak dur azameti, ciddiyeti mahareti seyiret sayesinde müstamel yoraklı papba, acanta olur “yesyeni oldu ağa! meh bakalım” deye keydirdi, keyf bağışladı “agayınkından gabadayı oldu hemi, hemi de bu gıslavet” "O" ne derse inanırdım, haddizatında meselenin aslı-asdarı benim uçu(n) en möhümü onun elinin emeği olmasıydı gerisi hekaye, zaten yani öyle münasip görmesi yeterdi bana ne gerisinden; neneyen, etiraz aklımın ucundan bile geşmezdi sımsıkı duttum, ayağı gırık geçinin buynuzunu debelendi gaale almadım, yerli-gatli goyvumadım.. içim getse de "beğirmesi"ne aldırmadım damın gözarasında zipli mıh sandığının alt tahtasını getirdi çuvaldızınan seyikledi şelek çapar yazmışın arka bacağını bi yandan da imtama devam etti “kimin ümmetisin”, “kimin zürriyetisin” "imanın şartı" "islamın şartı" "oku bakalım Gulya’yı" nayeti epeyi bi sustu, çapar yazmışın canı yanıyomuş, aldırdığı yok ni’nesin dediğine göre "bu işi yapması" gereğiyomuş gözlerimin içine-içine baktı dene dene konuştu “-ağğa” dedi bakdım….sustum! “hu an etibarıyna(n) .. ..! senin yetimlik-gopillik bitti adamakıllı; böyüdün ga(y)ri” bak hinci aklıma ğeldi de hakkaten yau! ben o ğün böyüdüydüm eşşeğe kendim bindim; ik-diba Mullapak depesinde daş çıkaran bobama ommaşlı azzık götürdüm.. çelimsizliğimi, gebeşliğimi unuttum, iresmen beyo(ğ)lu ğibi gasaldım.. yorak yamalı gıslavet papbalarimına(n) boz eşşe(ği) ma(h)mızladım umurumda değilidi gıslavet, yama yorak papbam eşkere birkaç numara böyüğüdü oyusa emme dedem; “seneye de keyersin” deyicekleyin.. avundum.. barnaklarımı büküp, pabbanın kahına basarak “tarrık-turruk” sürüdüm. gardaşım uçun örkenle eğreye çuncak; bana da mükafat olalak söğüt dalından bi "at” düzüverdi, halı ipinden gemli ilk atıma atladığım gibi “daahh” dedim, yarışa götürdüm Bobuş Emmilerin evinardı dosdolu böyük-güçcük her evden bir-kaçar çocuk akrabacak, akrancak; doluşduk çoktan süngerli dona, askılı pontura terfi etmiş akranlarımın yanna el sırasında, güya; söğüt dalından da olsa; atı olan yeniyetmelerden olmuştuk ne zamandır özenir dururdum onnara ne ağaç, ne günyağsalayan, ne topuk, ne tel tekerli araba, ne fırfır; ne cırcır, ne de ötekiler gibi tımılı bıçak Hapbanaların fırınaa do(ğ)ru akın etdik cümbür cömat; elbirlik burcu burcu hakgaşlı çörek kokusu gemi azıya aldı “deynek düldül”üm gem boynumda; seğirtdim bi eliminen dutduğum atına(n) atbaşı olmayı bi yanna bırak, açık-ara en arkaya galsam da geri galmadım, ötekiler gibi benim de ağzımda coşkulu "gopuduk, gopuduk.. gopuduk" sözde nal sesleri eşliğinde dört nala sürdüm.. annaçdakı gonşu evde iki mes lastiği vardı Köse Memedinen Ümmüce Çoban İrbemin pappası yazın toz-toprak dolu kışınan cizmesi çamurlu üşümezmiş ayakları ıslanmazmış çorapları.. omzunda guzu-yunu kepenek cabası zemheri-memheri dinnemediler kaşlar kere, her gece ağşam gararınca Şaban Emmilere dünürcü getdiler Macar Odasında birikip köyün ekabir dakımı “münasip” olmasa ortaya konmazdı Allahın adı nayeti "agası Muzaferden nekdip gelmiş" dediler dee öyle; afyon çapası bitince gonu-ğonşuynan “ağızdadı”, ekin otu ayıtlandı afıyon çapalandı tandır ekme(ği) de ettiler Şaban Emmilerine(n) Köse Memedler elbirlik-barabar, yolma önü feskilenli şerbet işdik bir dernek günü Esme’nin nişanında agamına yaşıt Kevser; "görümce", "aba" oldu gardaşı akranım M(u)ammer aga iki evin yolması-harmanı denesi, samanı Köse İbirem’in boynunun borcu merdimenneri seğidelek çıkarırıdı hayay valla bildiğin on şiniklikden maada çuvalları "uzatmanın gereği yok" deye hemen o sene “harman sonu” herkeşlerden önşe ters, ganlı çalışı, bazarı beklemeden Yalavaca urbaya gedilip-gelinince ev ev oku ikindin geçeni bi cumayderneğinde bizden yanna camiden çıkannar Gur’an okudular hocaynan Gabış Musa sa(ğ)dıç? bi el “tek tüfeğ” atdı, damın ucunda söğeden eğreye mıhlanan sırığın en okarısına “bayrak asıldı” Terzi Hasan dikişi Ay-Yıldızlı nerden baksan görünüyodu öte sözün beri baş bunun adı “düğün var”. lokum-püskevitden hanımbudu, böyük-güçcük var demeden tüttü cığaralar yedekler kulağarkası devrisi ğün davul zurna; Göynücekli Cafaroğlu! “görseniz bi! ortalık nasıl şennendi,” en acemisinden oyunlarımızı oynadık bildigini sandiklarimiza bakip bağırdık, çağırdık, galgıdık tatar arabaları arkası arkasına niyeyse turladılar geldiler Mezerdüzünü yarı yolda “yeniğelin” kendi açmış yüzünü nayeti bir mes lastik daha geldi gonşuya meşin, dabannı, kösele topuklu “gacırt gucurt” ses çıkarır Esme’nin her sekişinde cangır-cungur boynundakı "beşibiryerde" şangır-şungur Gocabaşlı Abdılla işi yengattan dökülmüş gümüş-bakır bilezikleri minder, kırlent, hasır yastık; sandık her şeyleri “cedit yeni”ydi ertesiğün elimizi öptü, birercik de mendil verdi utandım, tühaf bişiydi Esme Ğelin daha; o Macargızının evindeki mavi laylom pabuçlardan giymedi.. ahıra, ağıla inmedi. süpürmedi, yemlemedi, sağmadı Halıcı Memet’den ödünç alınmış “başlık” “gelin ertesinde”; kekili, zülüfleri kesildi ve evlerine halı dezgahı çakıldı yoldan tarafa bakan duvara elbirlik imelek döküldü, gülecende ip sarıldı direzi gerildi, sırık geçirildi eğri demir, doğru demir, maşa mengene kuruldu; Esme Ğelin er kalktı, halı dokudu günboyu modele baktı düğüm attı “küt” “küt” “küt” kirkit vurdu bi an eveli borç ödenecekmiş peynir, yoğurt çalmadı, aş pişirmedi o beline inen sekiz belik saçı bir daha örülmedi "nassı olsa kökü kendinde"ymiş. ısdar çözüleceğdi bizim eve de; "gari seneye" ğaldı cevizlerin altında; hasırımız yarıbaşlı ikindin geçeni seğirtdim vardım hiş oralı olmadı “sen get, bireşdene gelceğmiş de” diye savışdırdı umurunda olmadım, diretdim goca goca adamlar varısa da, yoğusa da coga derdinde yapışdım goyvumadım bobamın golunu, Gökçe Mamıdın gayfada her zaman ki ezberim “ebem ünneyo”ya, aldırmayınça “anamın böbee olmuş” deye celallandım emmiler gülüştü, “olan mııı, gız mı?” domuşdum, çinzimi çekdim, gaşlarımı çatdım, alt dudağım büzülü sovuk oraleti “cangır, cangır” garışdırmadım, bekledim içim getse de bi yudumcuk işmedim gözlerimi gırpmadım, kimselere aldırmadım, eve geli(r)kene bobamın elini dutmadım, ilk diba;! bobama olmadık sorular sormadım o da co(v)abını bildiğim, laf olsun kabilinden sözde dersler vermedi "beğenmediğin falancanın bi o(ğ)lu var diye efendilik, hırsızlık, yalakalık, müslümanlık üstüne uyduruk bi hekaye annatmadı maval okumadı özenmemi, dıkgat kesilmemi nazar-ı dikgatımı çekmedi sizin annacanız önüşkü yarennikleri etmedik.. eskinki ğibi birileri geşsin deye de beklemedik evel-evelden beridir etdiği möhüm hususlara girmedik “evet” “hayır” “buyur” demedim o da yannışlarımda "ha öküz ha!" demedi şembellik etmedim ben de "Türküyenin başşehri" sormadı "Cumuriyeti kim kurdu" da demedi "İreyisicum(h)ur, başbakan" da vali-gaymakam da anmadı elimi tutmadı, barabar seğirtmedik.. "kuş-kuş" da hayada girdik bobam merdimene ayak basamadı, dama çıkmadı, netçeni bilemedi ahıra yöneldi.. goya mallara bakmak mahana Allah var ben de eve giremedim dam başında goya bobamı bekledim damın eğrelerinde orak beldenat deliklerde yığılı urgannar, örkenner duvarlardakı gazzıklarda gözer heryerlerde bişiyleri daradım.. ! “iki eli ganda da olsa, her zaman etişirdi” ebeme “geliiinn çoğaldınız mı gıı!?” deyelek geldi “ha hunu bi soğutmadan yeyvireydin ay Azime” dedi bi tek Goca Halam sahınnan pelte getirdi zehre çeci, un-bulgur çuvalları arasında yarı baygın yatan anama anam önşe bana yedirdi.. onnar ebeminen öte yanda oturakana anam ga(l)kdı Okarı Çeşmeye suya ğetdi “yengattan aga olmuşuyun” “papıcım dama atılmış” erkeğ adamın erkeğ enişdesi olurumuş “o ğelin olu(r)kana atbaşı dutarımışıyın” “onu satıp bana gelin alı(r)larımış” hani “gız” demeselerdi yeterdi.. gün gelip bizim eğreye de bayrak asılıkana kına yakılacağdı sarı saçlarına iki yannında ayna kepezin "yedi irenk" poçulu “tuğ”un allı-mavılı “tavıktüyü” elinde pembe laylom “gelin gülü” ben de kösele dabannı mes alca(ğı)dım sana ama eve ne ısdar, ne de halı tezgahı aslaa! bir de; ne seninkinnerin, ne benimkinnerin adı çocuklarımıza anam anasının adını goydu da n’oldu “bi Allahın gulundan gabil” görmedi “Dudu” bobam öykünüp ıradyonda türkü çağıran garıya ezenine seslendi gulaklarına “ne demekse?” “Nejla” goymuştu böbe(ği)mizin adını güccük gardaşıma ğöre de “cezla” “püm” dedi, “an-na, bob-ba” dedi “aga” DEDI.. "hafhaf" deyemedi Nejla bebiş zaten bi sonuraki böbeğe de “Gülcan” hazırdı “Nejla-Dudu?” değmedi yaşına anamca; “nazar” değmiş sapsarı uzun saşlarına parıl parıl gülen gözlerine boğazı bıçık, bıngıldağı yara "hakgaşlı somruk" verdim almadı "çığrına çığrına çatladı getdi zavallı anamgil ovada yolmada ebem “bi ğurşun bile döküvermedi” nedense ağşam garannığı godular geldiler Mereçe Mezerliğine ertesi ğün bulduk agamına(n) öte yanda bi Goca Çalının dibinde daş çevrikledik gıranına ! gonçları gara yundan, anamın“beş şiş”ine ördüğü güçcücük çorapları bobamın “baş yastığı”nın içinde bir de çapıtla bağlı iki belik sapsarı saçı; o yasdığın içinde kim bilir daha ne yadigerleri vardı benim; ne yun yasdığım oldu, ne yadigerim muradım…; murattın, muradımdın .. muradım? bitecik sen’din! çocukluğumdun oysa sen; şe’re gelin olma sevdalarındaydın sen gelin oldun ben elin! ! ? canın sağ olsun! DİPNOTLAR ökçe: ayakkabının arka kısmı eğre: toprak dam ve çatıda mertek(yatay dikme)lerin duvar dışında kalan kısımları, saçakaltı yerli : ol gör, bir türlü, asla, mümkünü yok fırfır: pervane cırcır : çember tımılı : sapsız bıçak acanta; yeni, yesyeni, yepyeni, ilk el, eldeğmemiş, kullanılmamış. seyik: kol ve bacak kırıklarında kemiğin doğru kaynaması için yanlara konulan tahta, atel. Cumayderneği: Perşembe püm: sucedit: yeni, kullanılmamış, kız eli değmemiş goca hala : büyük hala örken: örülmüş ip, halat çuncak: salıncak anlaşılmayan hususlar ve kelimelerin bildirimesi halinde katkınızdan onur duyulacaktır. |
Tebriklerim ve saygılarımla.