Golha
Deli bir kalbin hikayesidir bu…
Geçmişin yaşlı atlarla uzaklaştığı şehirlerde ölü çocuklar kaldı Gözyaşının heykelini dikip öldü anneler Şarkılar sokaklara sığmıyor artık Golha, Çıkmaza sevdalanmış bir savaş ve göğsünde taşıdığı ikiyüzlülüğün madalyonu Geleceğini geçmişini diziyor kurşuna korkunun gölgeleri Tanrının ve merhametin Geceye ölüm yakışır diye giydirdiler acıyı, sonra uyudular toprağa Kuyulardan kemikler çekip gömüyoruz aklımızın karmaşık uyuşukluğuna Sonra bitip tükenmeyen bir yolun türküsünü istifliyoruz Golha Onurlu bir yaşam dileyen bir halkın harabe yuvalarına Suskunluğuna çocuğunun ismini vermiş anneleri Daha bir seviyoruz, yamalı kucaklaşmalarımızla. Yaşayarak tüketenlerin kahkahalarıyla tükenenleriz Yerimizi yurdumuzu unutunca ölmeye ant içtik, yerimizi yurdumuzu unuttuk Korkuyorum Golha Korkuyorum çünkü artık umudun gözleri bağlı değil; kör! Karanlığa da alışamayız, üşüdüğümüzü söylesek gelip yakacaklar ocağımızı Vurulup düşmek yetmiyor artık, parçalayacaklar Dağların kalbi de artık yaşlandı, dağların kalbi küçüldü Yaşamın ağır yanlarına koyup duruyoruz gözlerimizi, Gözyaşlarımızı taşıyamıyoruz artık Bekliyoruz Golha Onlar zulm tapınaklarında Tanrıyı ayartırken. Kuyular, kuyular, kuyular, hepsi birer kuyuydular Kıydılar çocuklara, bahara ve inanca Yazmasında ananın ölümün coğrafyasının allı moru Yazmasında kayıp bir hiçlik Gözyaşının kanlı heykelleri Yıkılmış şarkılar ve nefretin yarasız kılıcı Acıya yazılmış her kader Golha, acıyla var olmuş her hayat Vatansız kalmaz mı küçük bir mezar bahşedilince toprağa? Nedim KARDAŞ |