Jiletli günlükler...
Elime battığından değil
kanayacak yer kalmadığından gülden bülbülden ve demden geçiyor işte insan... Kapıcının oğlu büyüyordu gözlerimin önünde kapıcının oğlu büyüyemeden öldü O gün bu gündür kapı kollarına bağlayıp duruyorum ellerimi Bari göğü yıka Tanrım yerin dibine battık biz. Böbrek üstümde bir sızı İç organlarım birbirine karışmış Öylece gidemezsin diye konuşup duruyor zihnim İnsan bir bahaneye yaslıyor kendini ve sonra herhangi bir ölümde Çiğerlerine kadar doluyor Ben Nilgünün Elleri olmakla göğüslerine bakmak arasında kaldım günlerce K/adından şiirler yazıp durdum Yüzümdeki Yusuf günaha Etimdeki Mecnun ağrıya yenildi... Geçikmiş ve dahası gücenmiş bir şey var bu hikayede Herkes kendi içinden meshuldür Keşke dışın bu kadar güzel olmasaydı... Süte ve kana batırıyorum ellerimi Temizlenmek için kana bulandı avuç içlerimiz annemin ak sütü gibi helalken ağzındaki gülüş yalnızlaşıp Duruyor işte ayağımdaki sızı... Bu ülkede Huşu içinde ölebilirsiniz yazıyor reklam panosunda Vestiyere asıyorum kendimi Sigara içenler ve içmeyenler diye ayrılıyor döşümdeki kanser hücreleri ... Bari Göğü yıka Tanrım yerin dibine battık biz Didem Madak geldikçe aklıma Jiletli günlükler tutuyorum ara sıra gelen giden yok Ölüp duruyor sokak ortasında insancıklar Umrumda mı sanıyorsun krallıkların... Yani öylece gidemezsin diye konuşup duruyor ya Zihnim Aslında Öylece ölmemeli Neyse bütün bunlar siyasete girip duruyor Süte ve kana batırıyorum ellerimi yıkanmış kurulanmış tıkınmış Ve herşeyi kurgulamış çıplak oturuyor karşımda İnsan bacaklarına bakmadan geçemiyor işte... A şehrinden B şehrine saatte yüzotuz kilometre hızla giden bir araçtan atlayıp ölmeden önce adımı söylemiş A şehrininde B şehrininde Allah belasını versin diye deliliğe vuruyorum artık işi |
kimisi doğuyor gerçekten
ve kimi gerçekten ölüyor/
yükümüz bir terazinin kefelerinde
neden dengede durmaz
kimse bilmiyor