Müphem Lümpen Eften PüftenYükseldikçe kuş kafesinden göğsün inceliyor telleri ömrün İçerlemiyorum bu sessizliğe Bilakis sağır ediyor beni bu çığlıktan çoğrafyada aşk... Sana kaç kere söyledim henüz dilimin ucundan gitmiyor tuz tadı Aç kaldıkça Mercimek söylüyorum sürekli kendime sana ezogelin Abanıyorum ekmeğe Bayat ekmeği tuzla servis ediyorlar artık... Ben sana senin ellerin nisan kokuyor diye birşey söylemedim Bunu söyleseydim keşke. Evet ayaz düşüyor avangart şehrin kömür bacalarına Girinti ve çıkıntılarını saran tüle kayıyor gözüm Herşeye rağmen insanız işte Bacak arası müphem lümpen eften püften fısıltılar eşliğinde terliyor ve soğuyor ten Veyahut bağırtılar ne farkeder. Şonuçta bu gece de ölmedi ölmesi gerekenler Zaten dünya Ölmesi gerekenler için cennet ölenler için hiçbir şey Unuttuğum tüm güzel kadınlar için son bir manifesto yazayım diye uyanıyorum günlerdir Bir bomba patlıyor yaşıyor musun diyen mesajlar uğulduyor kafamın içinde... Uyarılıyor kaburgalarımın içinde birşeyler pervane perşembe Pervin Ölmek için ne kadar kötü bir mevsim. Bozuk dünya bozuk insan neşter ispirto iğne iplik morfin kabuğu kaldırıyor biri Basıyor tuzu basıyor çığlığı Ben kimseye senin kadar çok sevmedim diye bir şeyler söylüyor yalın ayak bağıra çağıra... Sağ ayak serçe parmağında biraz morluk geçen yazdan hatıra... Gir içeri üşüteceksin Çık dışarı bozmadan yalnızlığımı... Burada Artık Türküler bile kirleniyor sazın teli kopmuş sözün hikmeti küfrü kadar değerli Suyun tadı bayat İlginçtir herkes aşktan Kimileri dinden Birileri milletten Öbürleri devrimden dem vuruyor Bizde bunca yalanın arasında ölmemeye çalışıyoruz işte... |
bunca acı arasında yaşamaya çalışmak...