Issız kapıTanrı’m Dışımız ağır libaslarla kaplı Belki yağmuru böyle seviyoruz Sarı tütün ağıtları, iki yol çizgisi Güneyden alıp kuzeye veriyoruz ışığı Kızıl demet, kök ölüleri bekliyor bizi Durmadan yıkanıp boncuk takıyoruz saçlarımıza Kül doğuyor altın ateşten Ve kanatlar. Gök ki Koyu bir tablo aryası Sanki kayın ağacı ölüyor Gövdesi taş gibi ağır, Sanki Turuncu rüzgâr yedinci mevsimini tutuşturuyor içimde İçimde bir şey Kara dağ gölgesi Her ses kendi merkezini parçalıyor Hiç kimse gelmeyecek. |