Karasis ağıtları / kuyular
I
Aşk Ve suretiz eğrilmiş iplik uykusunda Parlayan pigment Fosforsuz zamanlardı Sanki Her gece Burkina faso’ya akıyorduk Bir nehir kederiyle Bir sessizi bir sesliye taşıdığında rüzgâr Bir sesliyi yuttuğunda sessizlik Zehr-i azam fısıltıları Kuyulardan göğe yükseliyordu ses Renk uyumu yaratıyordu parçalanmışlık Ruhumu doldur Yağmur yağar ve biter sonra. II Dil kafesi Kulluğu yırtan Kulluğa yatan varlık ve yokluk Sanki kutsal kitaplardan uçup Şarap süzen kanatlı kuş Ve ölü dallı ağaçlara konuyorduk Konuşuyorduk. Yine. Burada oturacağız seninle Yine de yaşanacaktı nirvana Çiçeğin bıçağa dokunduğu an Bıçağın çiçeği çektiği sır Bahçenin susuşuyla Karanlığa bakalım Uzak yıldızlar kederin ne olduğunu bilir Düşerler birer birer Yollara Ağaç üstlerine ve mağara kapılarına III Zaman gelir Nedensiz çöken sis Ve ah gibi kendiliğinden Öyle kendiliğinden, gözlerimiz yokken Sakin döllenmenin karanlığında karasis duman Bu berrak duman Baş dönüklüğü, mide bulantısı Öyle kalıyorduk taş gibi alev Göğüs kafesi Kasık arası Öyle yanıyordu Burkina faso Her şeye Ve hiç şeye. |
Sindire sindire okumak gerek sayfaya döküleni.
Gecikmiş tebriklerimle
Sevgiyle
Şiir ola