Ömür Vardiyası
isimsiz bir çiçeği ezdi sabah
kapının ağzında hayat kaygısı sokaklar adımlarıma yorumsuz hasta çocuk sesleri içerlerde gökyüzü ruhumda gri bir leke sarındığım evler ısıtmıyor içimi... karnı aç odalara elden teslim ikili oynuyor tanrıya yalnızlığım gecikmiş bir anımsamayla üstü örtük göz açtırmıyor hiçbir yalnızlığa akşam kuşlarının şapşal telaşını unutmuş göğsüm ilk ekmeğe hevesli gölgeleri iç etmişim çocuğumun saçlarında hayat mahmuru dipsiz özlemlerle aşık atmışım başına buyruk bulutlardan seke seke büründüğüm rüyalar ayıltmıyor içimi... ellerimde yokluğunun kiri gözlerimde yumadan dalmıyorum uykumda tozunu almaya uzakların bütün acılarım bir işçi sesi kadar ikirciksiz duru daracık caddelerde kadınlar ölümüne öyküsüz arzuları en küçük mutluluğa hazır bir selama muhtaç adamlar köşelerde yarınki muhtaçlıklarına razı adımlarla ölümüne öyküsüzler onlar da... ağlarsam bebeleri uyanır mı yeni badana kokulu mahallemin boyu çiçeğe yetmiş kız vakitsiz açar mı gözlerini sızıya barındığım dünyalar arıtmıyor mu içimi... vardiya usulü seviyoruz ya gülüşünü evler gözlerine mil çekilmiş gibi düşüp bayılır gibi olunca kalbimin atışını saymaya başlıyorum gün doğuşuna yakın sana yaşadığımı zamana yeniden ilan edenedek... ardınsıra evler giriş kapılarını açacaklar tüm sesler seni tonlayınca ben yine kalbimin atışını sayacağım ana hazırlayacağım kalbimin atışını... yaşamaya yüksünmeyi bilmiyor bir de düşüncem eski giysiler kanaatkar katıklarla seni düşünmeye yetiriyorum ömrümü... yetindiğim sorular yanıltıyor mu içimi... kağan işçen... |