Bozulmayan Vadeeyyy benim kin öfke ve nefret batağına batmış acılara gark olmuş memleketim ağlamaktan kan revan gözlerin gözyaşların hiç dinmeyecek mi senin ne göğün mavi ne dalın yeşil ne de toprağındaki başak sarı dağlarında kanlı kardelenlerin toprağa düşmüş başı cümlemiz, yollarında yaban / cı kara toprak ahval etti halini / dedi boğuluyorum kanla azrailim dedi yüklemeyin bana vebali varın gidin babalanan/ lara sorun bu hali bu ahvalden azade sanmasınlar kendilerini sahte dünyaya secde edenlere söyleyin tembihlerimi elbette ki dört kolluda hepsinin var nasipleri biliniz efendiler beyler size doğacak gün, doğmayacak onlara bir defa daha nabızda artık sükût vurmakta kınaları kurumadan daha, ana kuzuları düştüler toprağa bitmeyecek bir iğretilik yerleşti hayata zaman koptu dibinden düğüm tutmaz ebedi sarmaya başladılar uçsuz keder çilesini rüzgâr ne yandan eserse essin nafile çıkmaz ölüm kokusu sardı evleri sevgisi çalınmış hayata yürürken, dünün payıyla büyüyecek bebeler bozulmayan vadeye konulmuş hasreti bilmeden hergün tazelenen akşamın koyu gölgeleri gözlerindeki ilah/ı baba uçurtması bekleyecekler... Hâdiye Kaptan |